Gizemli yazar E.A Poe’dan bahsedip Ambrose Bierce’ı es geçmek olmazdı. Çünkü Ambrose da geçmişi karanlık ve sonu da en az Edgar kadar gizemli, ünlü bir Amerikalı korku edebiyatı

Gizemli yazar E.A Poe’dan bahsedip Ambrose Bierce’ı es geçmek olmazdı. Çünkü Ambrose da geçmişi karanlık ve sonu da en az Edgar kadar gizemli, ünlü bir Amerikalı korku edebiyatı yazarıdır. Korku, insanoğluyla birlikte var olan bir duygu. Ama yazılı edebiyatta kelimelere dökülmesi ise o kadar uzun boylu bir tarihçeye sahip değil. Burada bahsettiğimiz, elbette sözlü olarak aktarılan, her türlü korkunç gücün ve canavarların işlendiği masallar ya da mitolojiler değil. Burada sözü geçen, kağıt üstünde yazılmış, matbaaların basarak kitlelere okuması için sunduğu roman ve hikayeler. Korku romanlarının edebiyatta kendi kategorisine sahip olması, diğer türlere kıyasla henüz çok yeni bir olaydır. Ama H.P Lovecraft, Edgar Allen Poe veya Bram Stoker gibi yazarlar, korku edebiyatı türünün oluşmasına büyük katkıda bulunan yazarlardan bazılarıdır ve bu türde eser veren hatırı sayılır yazarların sayısı, aşk, macera veya savaş romanları yazan edebiyatçılara göre oldukça azdır. Bu yüzden bu camiaya ait önemli yazarlardan ve korku edebiyatı tarihinin önemli yapı taşlarından biri olan Ambrose Bierce’ın biyografisi arşivimizde yer almalıdır.

Ambrose Bierce, 24 Haziran 1842’de Ohio, ABD’de dünyaya gelmiştir. Anne ve babası fakir fakat edebiyat düşkünü, eğitimli bir aile olması nedeniyle Ambrose’a büyük bir kitap sevgisi aşılamışlardır. Ancak o kadar da eğitimli değildiler herhalde çünkü Ambrose 13 tane çocuğun 10.’cusu olarak dünyaya gelmiştir. İlginç bir şekilde babası Marcus Bierce, tüm çocukların isimlerini A harfiyle başlayacak şekilde koymuştur. 15 yaşında matbaa’da çalışmak için evden ayrılan Ambrose, Büyük Amerikan İç Savaşı’nda savaşmak üzere orduya yazılmıştır. Sonraki yazarlık yaşamında savaşta yaşadığı tecrübelerin Bierce’ın eserleri üzerinde büyük etkisi olmuştur.

Kennesaw Dağı Savaşı’nda başından yaralanınca askerliğe ara vermiş fakat daha sonra sadece at üstünde ve trende yolculuk etmesini gerektiren bir keşif seyahati için askeri görevine geri dönmüştür.

Kişisel hayatı son derece berbat geçmiştir. Mary Ellen Day ile 1871 Noel’inde evlenen Ambrose’un iki erkek ve bir kız çocuğu olmuştur fakat her iki oğlu da Ambrose’dan önce ölmüştür. Day isimli oğlu bir kız için çıkan kavgada vurularak, Leigh isimli oğlu da alkolizme bağlı pnömoniden ölmüştür. Evlatlarının kaybının ardından Ambrose, karısının kendisini aldattığını öğrenmiş ve bunun üzerine boşanmıştır. Boşanmadan 1 yıl sonra karısı da vefat etmiştir. Tüm bunların yanı sıra Bierce hayatı boyunca astım ve savaş yaralarının yol açtığı çeşitli sağlık komplikasyonlarıyla mücadele etmiştir.

Uzun yıllar boyunca San Fransisco’da gazetecilikle uğraşan yazar, 1872-1875 yılları arasında İngiltere’de de yaşamış ve çeşitli yazılar yazmıştır. San Fransisco’da 1906 yılına kadar William Randolph Hearst’ün Gazetesi ile ilişkide kalmıştır. Bu süre boyunca maceralı bir gazetecilik geçmişi olmuştur. Başından geçen maceralardan en büyükleri ve bilinenleri, tarihi demiryolu inşaatıyla ve Başkan William McKinley’in uğradığı suikast ile ilgilidir.

Union Pacific ve Central Pacific demiryolu şirketleri tüm kıtayı kat edecek bir demir yolu inşaatı için ABD hükümetiyle anlaşır ancak Collis P. Huntington (Central Pacific) Kongre’deki bir arkadaşını iki şirketin de bu iş için aldığı 130 milyon doları geri iade etmemesi için (bu günün parasıyla 3 milyon dolar yapıyor) bir af yasası çıkarması için ikna eder. Ambrose’un patronu William Randolph Hearst, onu bu olayı araştırması için gönderir. Bu komplonun özü gizlilik olduğu için Bierce’ın soruşturması üzerine öfkeden kendisini tutamayıp bağıran Huntington’a Kongre binasında, halkın içinde verdiği cevap sebebiyle herkes olayı öğrenir ve iş yatar.

1900 yılına Bierce’ın Kentucky valisi William Goebel’in suikasti üzerine yazdığı ve içinde dönemin Başkanı McKinley’in de adının geçtiği şiiri, 1901 yılında Başkan’ın suikastiyle birlikte Hearst’a kabus dolu günler yaşatmıştır. Çünkü rakip gazeteler uzun süre Ambrose’un şiirinin Başkan McKinley suikastinde azmettirici olduğunu iddia etmişlerdir. Hearst hiçbir zaman Ambrose’un şiiri yazdığını doğrulamamıştır.

Ambrose Bierce, dönemin diğer yazarları tarafından sade İngilizcesi ile takdir toplamıştır. Kısa, öz ve etkileyici kelime kullanımı bu gün bile döneminden ne kadar farklı bir yazar olduğunu kanıtlamaktadır. 19.yüzyılın, kendi türündeki en iyi kısa hikayelerini yazmıştır ve bu hikayelerinde savaşlarda gördüğü gerçek (ve tabii korkunç) olayları işlemiştir.

Ambrose Bierce özellikle toplumsal eleştirileri, satirleriyle meşhur olmuştur. En bilinen eserlerinden bir tanesi satirik sözlüğü Devil’s Dictionary’dir. Diğer ünlü eseri de kısa bir öykü olan, The Ocurrence at Owl Creek Bridge’dir. 1891 yılında yayınlanan ve İç Savaş zamanında geçen bu öyküyü bu kadar ünlü yapan özellikleri, düzensiz zaman sekansı ve sahip olduğu sürpriz son elementidir.

Ambrose 1913 yılının Ekim ayında 71 yaşındayken eskiden savaştığı yerleri görmek üzere bir tura çıkmıştır. Aralık ayı gibi yolu Meksika’daki El Paso’ya ulaşır ve bu sıralar Meksika devrim olaylarıyla çalkalanmaktadır. Bierce, Ciudad Juarez’de Pancho Villa’nın ordusuna gözlemci olarak katılır ve Pancho Villa’nın önemli bir zafer kazandığı Tierra Blanca savaşına tanık olur.

Ambrose Bierce’ın Chihuahua’ya kadar Pancho Villa’nın ordusuna eşlik ettiği bilinmektedir. Fakat bundan sonra sırra kadem basar ve arkasında nasıl kaybolduğunu aydınlatmaya çalışan bir grup insan bırakır. Amerika’nın en büyük kayıp vakalarından bir tanesi olan Ambrose Bierce olayı maalesef Edgar Poe’nun ölümü gibi hala sırrını muhafaza etmektedir. Kim bilir 2012’de Poe’nun son günlerini aydınlatmaya çalışacak olan film yapımcıları (The Raven) belki 2013’te de Ambrose’u bulmaya çalışır.