Bize öğretilen tarih bilimi yanılıyor mu ? M.Ö 200.000 ile 70.000 yılları arasında Büyük Okyanus'ta Mu adında bir kıta var mıydı

Bize öğretilen tarih bilimi yanılıyor mu ? M.Ö 200.000 ile 70.000 yılları arasında Büyük Okyanus'ta Mu adında bir kıta var mıydı ? Bu kıtanın Avustralya'dan birkaç misli büyük olduğu, yüksek bir medeniyete ulaştıktan sonra battığı doğru mu ? Atatürk bu kıtayla neden ilgilendi ? Yoksa, Türklerin kökeni Büyük Okyanus'un derinliklerine kadar gidiyor mu ?

Türklerin kökenini ortaya çıkarmak, Atatürk'ün en büyük isteklerinden biriydi. Cumhuriyetin ilk yıllarından sonra, bu konuya büyük bir hassasiyetle eğildi. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde Türkçülük akımları tarafından yapılan çalışamalar derlendi. Atatürk'ün isteğiyle birçok bilim adamı ve araştırmacı bu alanda araştırmalar yaptı. Yabancı bilim adamları davet edildi. 1930 yılında Türk Tarih Kurumu kuruldu. Çok zengin malzeme ve bilgiler ortaya çıkarıldı. Yine de Türklerin nereden geldikleri tam olarak açıklığa kavuşmuş sayılmazdı…

Maya Diliyle Türkçe Arasındaki Benzerlik

1932 yılında emekli general Tahsin Bey Atatürk'ü ziyaret etti. Maya dili ile Türkçe arasında benzerlikler bulunduğundan bahsetti. Mayalar Meksika'da yaşamışlar, Türkler ise Orta Asya'dan gelmişlerdi. Aradaki uzaklığa rağmen, Atatürk konuyla ilgilendi. Derhal, Tahsin Bey'i Meksika'ya elçi olarak atadı. Ona iki dil arasındaki benzerlikleri ortaya çıkarma görevini verdi. Tahsin Bey Meksika'ya gitti. Orada kendisine Amerikalı Arkeolog William Niven‘in bulduğu tabletlerden bahsettiler. Maya dilinin kökünün bu tabletlerde olduğu anlaşılmıştı. Türkçe ile Maya dili arasındaki benzerlikler bu tabletlerde aranmalıydı.

Amerikalı arkeoloğun ortaya çıkarmış olduğu tabletler Tahsin Bey'i şaşkına çevirdi. Eğer bunlar doğruysa, bilinen tarih ve bilim tamamıyla yanılıyor demekti. Çünkü tabletler M.Ö 200 bin ile 70 bin yılları arasında Büyük Okyanus'ta yer almış olan bir kıtayı haber veriyorlardı.  

Mu Kıtası Ortaya Çıkarılıyor

Bu kıtanın adı Mu'ydu. Avustralya'dan birkaç misli büyüktü. Yüksek bir medeniyete ulaştıktan sonra, bir deprem ve tufan sonucu battığı sanılıyordu. Acaba Türklerin kökeni de bu kıtadan göç edenlere mi dayanıyordu ? Tahsin bey konuyla ilgilendikçe, karşısına yeni bilgiler çıkıyordu. Bu kez kendisine İngiliz albayı James Churchward‘ın Hindistan'da bulduğu tabletlerden bahsettiler. Bunlar da kayıp Mu kıtasıyla ilgiliydi. Churchward 50 yıllık bir çalışma ile bu tabletleri çözmüştü. Bu konuda 5 kitap yayınlamıştı.

Tahsin Bey, öğrendiklerini ve ortaya çıkardıklarını Atatürk'e raporlar halinde sundu. Atatürk konuya büyük ilgi duymaya devam ediyordu. Churchward'ın Mu ile ilgili kitapları getirildi. Atatürk derhal emir verdi ve 60 kişilik bir tercüme heyeti Churchward'ın 4 kitabını Türkçe'ye çevirdi. Daktilo edilmiş metinler halinde Atatürk'e sunuldu.

Atatürk'ün Notları ve İşaretlediği Yerler

Tercüme edilen metinleri Atatürk'ün büyük bir dikkatle okuduğu biliniyor. Atatürk insanın yaradılışını anlatan bölümlerle ilgilenmişti. Mu'nun insanlığın anayurdu olduğunu, nüfusunun 64 milyona kadar çıktığını, ilk insanın orada yaratıldığını anlatan satırların altını çizmişti. Atatürk Mu'da geçen Tanrı kavramıyla da ilgilenmiş, yaratıcının insan aklıyla anlaşılamayacağı, şekillendirilemeyeceği ve adlandırılamayacağı üzerinde de durmuştu. Tercümelerde Maya dilinin yeryüzünün anadilinden gelmiş olduğunu, tüm dillerin orada doğduklarını ve anadilin Mu dili olduğunu belirten bölümlerin altı Atatürk tarafından çizilmişti.

Atatürk'ü ilgilendiren bir diğer bölüm, ırkların kökeniyle ilgiliydi. Anadolu'daki ilk insanlar olan Karyanlar'ın  asıl vatanlarının, Büyük Okyanus'taki Easter Adası olduğunu anlatan bölüm yine Atatürk tarafından işaretlenmişti. Mu'nun batışını anlatan bölümde, Mu halkının “Ya Mu, bizi kurtar” diye bağırmalarını işaretlemiş ve altına “Demek ki Mu, bir ilahtır” notunu düşmüştü.

Türkçe İle Mu Dilini Karşılaştırıyor

Birçok MU kökenli özel isim ve sıfatları, Atatürk öztürkçe ile karşılaştırmış, notlar almış. Örneğin Tarlaların Tanrısı anlamına gelen Bal kelimesinin yanına “bağlamak” (anlamı: toprağı kazmak, çukur açmak) notunu almış. Ruhların memleketi Kui cümlesinin yanına, “köğü: ailedir” diye not almış. Bu tür kelime notları hayli fazla. Bir yerde Mu'nun demokrasi ile yönetildiğini, güneş enerjisinin aydınlatmada kullanıldığını anlatan satırların altını çizmiş. İncelendiğinde görülüyor ki, Atatürk'ü önce Türklerin kökenini ve Mu dilinin Türkçe ile bağlantısı ilgilendirmiş. Sonra inançların ve Mu'nun yönetim şeklinin üzerinde durmuş. Üçüncü kitaptaysa çok geniş anlatılan Mu sembollerini, Atatürk Latin alfabesiyle karşılaştırmış.

Kitaplar Neden Basılmadı ?

Atatürk, James Churchward'ın iki kitabıyla özellikle ilgilenmişti : Kayıp Mu Kıtası ve Mu'nun Çocukları. Bu iki kitap, Anıtkabir kitaplığında 1301 ve 1302 numaraları ile kayıtlıdır. Kitaplardan çıkarılan, daktilo ile yazılmış çeviri metinleriyse yine Anıtkabir kitaplığında 4 dosya halinde bulunmaktadır. Atatürk'ün Mu ile ilgili düşüncelerini ve çıkardığı sonuçları ne yazık ki tam olarak bilmiyoruz. Çünkü 1935′ten sonra sinsice ilerleyen hastalığı ona fazla zaman tanımadı. Fakat ortada garip bir olay daha var. 1967′ye kadar Türk Dil Kurumu arşivinde, sonra Anıtkabir kitaplığında bulunan bu çeviriler hâlâ basılmamıştır. Atatürk'e kitapları sağlayan Tahsin Bey, Meksika'da araştırmalar yaparken, Maya-Aztek-İnka uygarlıklarının Türklerde kullanılan eşyalar benzer eşyalar kullandıklarını öğrenmişti. Ayrıca davullar ve kalkanlar bizimkilere çok benziyor ve üzerlerinde  ay ve yıldız sembolleri bulunuyordu. Tahsin Bey tüm çalışmalarını belge ve fotoğraflarla birleştirerek üç cilt defter halinde Atatürk'e yolladı. Bunların ilk ikisi 1970′lere kadar TDK kütüphanesinde 56-57 numaraları ile durmaktaydı. Üçüncü defter hala kayıptır. Bu değerli çalışmalar basılmamıştır. Gerek Churchward'ın kitapları, gerekse Tahsin Bey'in çalışmaları basılıp yayınlandığı zaman Atatürk'ün düşüncelerini belki daha iyi anlayabiliriz. Aksi takdirde bu eserler de, Atatürk'ün gizli kalmış düşünsel yöntemiyle beraber, Anıtkabir'in sessizliğinde uyumaya devam edecektir. Eğer gerçekten var olduysa, Mu kıtasının kalıntılarının Büyük Okyanus'un derinliklerinde beklediği gibi…