Sizleri “Mutlu Ölüm”e götürecek bir yolculuğa çıkmak ister misiniz? Sonunda ölüme varılacak bir yolculuk ne kadar rahatsız edici değil mi? Peki,kendi yolculuğunuzun sonunu değiştirebilir misiniz? Elbette ki varılacak son durağı değiştiremeyiz, değiştirebileceğimiz tek şey yolculuğun şeklidir.
Albert Camus, “Mutlu Ölüm” adlı romanında Patrice Mersault’un ölüme giden yolculuğunu anlatıyor. Tutsaklıklarımızla yüzleşiyoruz romanın ilk bölümünde, hayatta ki bağlarımızın yarattığı tutsaklıklar. Aşk, aile bağları, para kazanmanın gerekliliği; modern hayatın bizlere vurduğu kelepçeler. Bilinçli bir ölüme yolculuk yapıyor Mersault, her şeyin farkında olarak mutsuz bir ölüme doğru gidiyor. Bir gün tüm kelepçelerinden işlediği bir cinayetle kurtuluyor, ölmek isteyen bir adama yardım ederek. Öldürdüğü adamdan öğrendikleri ile yeniden başlıyor yolculuğuna, bu sefer farklı bir güzergâhla.
“Güçlü, zayıf ya da istekli doğulmaz. Güçlü olunur. Yazgı insanın içinde değil, onun çevresindedir.”
Yapılan uzun yolculuklar, yaşanılacak yabancı ülkeler, dostlarla “dünyanın karşısındaki ev”de paylaşılan bir hayat. Mersault, hepsinde bir tat buluyor mutluluk için ama eksik olan şeyler hep daha ağır basıyor. Sonunda güneşe inilen bir yolculuk yapıyor, bir anlamda yalnızlığıyla buluşuyor. Burada mutluluk için aradığı zamanı buluyor Mersault. Başlarda zorlansa da, gitgide alışıyor bu yaşamına. Mutlu ölümünü beklemeye başlıyor, arada ziyarete gelen dostlarla. Günü geldiğinde bilinçli bir şekilde karşılamak istiyor ölümü ve vakit gelip kapı çalındığında mutlu olarak karşılıyor beklediği kaçınılmaz olanı.
“ Bir dakika, bir saniye sonra,’ diye düşündü. Yükselme durdu. Ve taşlar arasında bir taş olarak, yüreğinin sevinci içinde, devinimsiz dünyaların gerçekliğine dönüştü.”
Albert Camus’nun “Mutlu Ölüm” romanı, ölümünden yıllar sonra yayınlanmış. Okuyucu ile roman arasına yıllarca bir “Yabancı” girmiş. Bu romanının okunmasını istememiş belki de Camus, anlatacaklarını başka eserlerinde anlatmış.“Mutlu Ölüm” romanındaki aromanın önemli bir kısmını “Yabancı” adını verdiği romanında kullanmış. Siz bu romanı okuduğunuz da ne düşünürsünüz bilmem, ama ben yaşadığı hayatı bir kere olsun sorgulayan insanların, bu romanda bulacaklarından rahatsız olacağına eminim. Çünkü yeni bir şey okumayacaklar, Camus onlara bildikleri ama kendilerinden sakladıkları bir gerçeği anlatacak sadece. O halde son söz olarak diyelim ki; ölüm kaçınılmazsa, hayatta gerçek mutluluğu yakalamaya bakın. Size göre gerçek mutluluk ne demekse.
“Yola çıkmak, bu yalnızlığı elde etmek zorundaydım, karşılaştırılacak olanları, ki bunlar güneşti, gözyaşlarıydı, bu yalnızlık ortamında içimde karşılaştırabildim. Evet, insan olarak mutluyum.”