İkisi de karşımdaydı: Biri uzun boylu, yakışıklı, çekmiş kravatı jilet gibi olmuş ama ötekisinin gözünde, olsa olsa bir direk; diğeri kambur, çirkin, pasaklı olsa da rengârenk elbiseli ama ötekisinin gözünde, olsa olsa bir böcek. Belki, süslü püslü olmasından uğur böceği…

Bu iki adamı, ölümün gerçekliğini tattığım ve hayatımın değerini anladığım o ilk gün görmüştüm. Çok basitti, zengin ve fakir kadar basit. Bugün, hiç de o kadar basit değiller. Geçen her gün, farklı anlamlar kazandılar, farklı varoluş biçimlerini ve farklı yaşantıları temsil ettiler. Tek ortak noktaları vardı; o da ikisinin de "yarın"ın birer olasılığı olmalarıydı. Çünkü önemli olan yarındır; bugün, bir şekilde biter.

Yarın için her şey daha iyi olmalıydı benim için. Yaşamak için yalnızca bir hayatım vardı, daha kötüye gitmesine izin veremezdim; hep daha iyi olmalıydı. Ne yaşayacağımı, nasıl yaşayacağımı düşünürken geçirdiğim hayatımın geride kalan bölümü, beni çok yordu. Sanırım ben hızlı tüketenlerdenim. Hızlıca tüketip hızlıca tükenenlerden… Şimdilerde ise bugünün aksine, yarının değeri de bu iki adamın değeri de giderek azaldı. Fakat!…

İşin garibi hala karşımdalar. O gün, o ilk kaygıyı duyduğumda, gözlerimi kapatıp hayal ettiğimde karşımda beliren o iki adamı hala görüyorum. Zamanla biri silikleşir, öteki netleşir diye bekledim; ancak ilk günkü gibi her ikisi de hala blur. Zaman zaman biri, diğerinden daha parıltılı oluyordu fakat o parıltıdan yayılan ışığın gözümü alması uzun sürmüyordu. Şimdilerde, anladığım kadarıyla ikisi de kendi netliklerinden biraz biraz vererek üçüncü bir adamı oluşturmaya başladılar. Henüz daha diğer ikisi kadar netleşmese de gözleri çok belirgin. Üçüncü adamda köpekbalığının gözleri var: Ölü gözler.

Zamanla her şey daha anlaşılır oldu. Bu yazı gibi, daha karmaşık ama anlaşılır…

Adamın biri birgün, ötekilere "Bu ağacın gölgesi benim, gelmeyin." demiş. Ötekiler de az aptal değiller ki durup düşünüp de "Ne var ya hu? Kardeş kardeş otururuz altında işte." diyememişler. Hepsi gitmiş kendine bir ağaç bulmuş, gölgesine oturmuş ve "Bu ağacın gölgesi de benim, gelmeyin." demişler. İşte yarış o gün başladı. Ben kazananlardan olmasam da kaybedenlerden de değilim sanırım. Tabi, kazananları düşününce epey bir geride olduğum söylenebilir ancak kaybedenlerden de oldukça ilerde gibiyim. Birkaç sene evvel, babamın amcalarından biriyle sohbet ediyordum, bana "Haline şükretceksin oğlum, senden beterleri var." dediğinde anladım listenin orta kısımlarında bir yerlerde olduğumu. Ben hep, onlara göre beter olduğum insanları düşündüğümden olacak ki benden beter olanları hiç düşünmemişim. Sonra, benden beterlerini düşündüm. Düşününce anladım aslında neden düşünmediğimi. Dünyada "Haline şükret, senden beterleri var." denilemeyecek bir kişi var: En beteri.

Sanırım bu ölü gözlü adam, en beteri.