Efsaneye çağdaş bir yorum!

Yunan mitolojisinin en büyük ve en güçlü tanrısı, gök yüzünün hakimi, şimşeklerin efendisi ve Hera’nın eşi Zeus’un, yeryüzünde aşık olduğu Mykene kralı Elektryon’un kızı Alcmene’den olan, yarı insan-yarı tanrı oğlu Herakles’i, yahut Roma Mitolojisi’ndeki, sizin de daha iyi bildiğiniz ismiyle Herkül’ü (Hercules), defalarca beyaz perdede görmüşlüğümüz var. 1997 yapımı Disney animasyonu ile Steve Reeves’lı İtalyan serisi akla ilk gelenler mesela. Bunların yanı sıra yakın zamanda, henüz beş ay önce gördüğümüz Renny Harlin yönetmenliğindeki ve Kellan Lutz’un başrolde yer aldığı Herkül : Efsane Başlıyor da en tazesi olduğundan en iyi hatırladığımız olsa gerek. Gerçi hiç hatırlamasak daha iyi olurdu çünkü her yönden kötü bir filmdi ve ister istemez Herkül mitini lekelemişti bir parça.

Rezalet senaryosu, berbat işçiliği ve ‘sarışın güzel erkek’ kıvamında yakışıklı olduğu gibi Herkül’e asla yakışamayan Kellan Lutz’un ve diğer tüm beceriksiz eskortların performanslarıyla tam bir fiyasko halini alan bu denemenin ardından, zaten mitolojiye ne zaman karışsa küçük-büyük hüsranlar yaşatan Hollywood’un bu kadar kısa aralıkla bir Herkül filmi daha çıkartması, kanımca cesaret isteyen bir davranıştı. Sebebi ise gişede de yerlerde sürünen bu faciayı millet henüz sindirememişken gelen yeni filmin benzer bir olası başarısızlıkla sonuçlanması da ihtimaller dahilindeydi bence. Neyse ki yeni Herkül (asıl adıyla Herkül: Özgürlük Savaşçısı), bu karamsar teorimi tam anlamıyla haklı çıkarmadı. En azından, gişe vaziyetlerini henüz bilemesek de yapım olarak Harlin’in katliamıyla kıyaslanmayacak düzeyde. Bu arada yanlış anlaşılmasın, filmin bir ucubeden daha iyi olduğunu söyleyerek yüceltmiş olmuyorum herhalde?

Herkül: Özgürlük Savaşçısı, aylar önce yayınlanan ilk fragmanıyla bile aslında eli yüzü daha düzgün bir film olduğunu belli ediyordu. Yönetmen koltuğunda oturan isim, sıkı bir kariyer başlangıcı yapıp son zamanlarda değersiz, küçük projelerle karşımıza çıkan Brett Ratner da hiç olmazsa tanıdıktı ve az biraz umut vaat ediyordu. Üstelik zengin oyuncu kadrosu da cezbediyordu. Sonuç ise düşük tuttuğumuz beklentilerimizin ne altında, ne de üstünde, salt bir yaz eğlenceliği olarak tadı tuzu yerinde bir seyirlik diyebilirim.

Radical Studio’nun bilindik ve önceki yıllarda televizyon dizisi olarak da uyarlanan Steve Moore imzalı Hercules: The Thracian Wars adlı çizgi romanını esas alan film daha önce duyduğumuz Herkül hikayelerinden oldukça farklı bir rotada ilerliyor. Herkül mitine saygısını koruyarak efsaneyle sözde gerçeği bir arada anlatıyor ve yavaş yavaş sıkmaya başlayan ‘şimdiye kadar dinlediğiniz öyküleri silin kafanızdan, işin aslını öğrenin’ formülüyle yürüyor.

Filmde Herkül, Trakya’daki gittikçe köpüren iç savaşı sona erdirmesi için kendisine yardım isteği gelince bir an düşünmeden kabul eder ve yanındaki bir grup paralı askerle de birlikte savaş hazırlıklarına girişir. Yalnız burada ‘yanındaki paralı askerler’ vurgusuna dikkat; karşımızdaki Herkül, tanrıdan ziyade insan yönü kuvvetli bir Herkül ve güçlü savaşçılardan oluşan silah arkadaşları da (kendi ölümünü görebilen bir kahin, Amazon kaçkını yaylı bir kadın, her zaman mantıklı hareket etmeyi seçen bir bıçakçı ve Herkül hayatını kurtardığı için her dediğini yapmaya hazır bir dilsiz) onun tüm başarılarının altında yatıyor. Yani Nemea Aslanı’nı, Lerna’lı Hydra’yı, Erymanthian Yaban Domuzu’nu vs. nasıl yendiğinin, henüz bebekken Hera’nın yolladığı zehirli yılanları nasıl öldürdüğünün filan dünyaya yayılması için yanında dolaştırdığı yeğeninin anlattıkları doğru ama aslında Herkül bunları tek başına yapmamış, sözüm ona arkadaşları daima yanındaymış!

Filmin tüm bu takım halinde dolaşmak-tek yürek olmak adına söyledikleri/söylemeye çalıştıkları ve Herkül’ü insancıllaştırıp hikayeyi modern bir zemine oturtma çabaları güzel elbette ama mitolojiye fazla zıt düşüyor. Daha doğrusu yüzyıllara dayanan bir efsanenin günümüz dünyasıyla bu kadar yakından ilişkilendirilebilmesi biraz tuhaf geliyor. En kötüsü de bu tutum filmin diyaloglarına dahi işlemiş, her cümle, her espri buram buram Amerikan kokuyor, soğuk ve yapmacık duruyor. Ayrıca Herkül’ün vicdan azabı çeken paralı bir askerden kendi iç sesini dinleyip gerçek bir kahramana dönüşmesi de fazla Hollywood’vari bir fikir olduğunu net biçimde belli ediyor. Tüm bunların yanı sıra yine mitolojiye ters düşecek aldatmaca ve şaşırtmacalar da filmin zayıf noktalarını oluşturuyor. Film, kendi çapında seyirciyi ters köşeye yatıracak numaralara başvuruyor fakat kötü adam profilleri hayli suni çizildiği için ne yazık ki hiçbiri amacına ulaşamıyor.

Diğer taraftan filmin tatmin edici bir çerezlik olmasını sağlayan başarılı taraflarını da unutmamak gerekiyor tabii ki. Örneğin savaş ve aksiyon sekanslarının gayet temiz bir işçiliğin eseri olması, görsel efektlerin kalitesi, karakterlerin sempatisi ve bu sempatideki asıl faktörü üstlenen oyuncuların vasatın üstündeki performansları gibi…

Profesyonel güreşçi “The Rock” yani Dwayne Johnson’ın fiziksel yönden role yatkınlığının yanında imaj olarak da son derece iyi bir Herkül tiplemesi oluşturduğuna kuşku yok sanırım? Zira kendisinin, iri yarı bir kas yığını olmasına rağmen herkesin seveceği türden oldukça sıcakkanlı bir hali var. Çok müthiş bir oyuncu olduğunu iddia edemediğimiz gibi yer aldığı her filme pozitif enerji aşıladığını da asla inkar edemeyiz. Zaten Herkül: Özgürlük Savaşçısı’nın da mizah anlayışında en büyük pay Johnson’a ait. Kadronun geri kalanındaki Ian McShane, John Hurt, Rufus Sewell ve Peter Mullan gibi yıldızlar ise filme renk katıyorlar.

Son tahlilde Herkül: Özgürlük Savaşçısı, yaslandığı ucuz klişeler ve beraberinde gelen çokça sorun göz ardı edilerek izlenirse hızlı akışıyla eğlenceli ve keyifli bir film olabiliyor. Bir de şu, filmin en can alıcı sahnelerinden oluşan fragmanları izlemeseydim keşke!

Herkül: Özgürlük Savaşçısı / Hercules

Vizyon Tarihi: 25 Temmuz 2014

Yapımı: 2014 – ABD

Tür: Aksiyon, Macera

Süre: 98 Dak.

Yönetmen: Brett Ratner

Oyuncular: Dwayne Johnson, Irina Shayk, John Hurt, Ian McShane, Joseph Fiennes

Senaryo: Evan Spiliotopoulos, Ryan Condal

Yapımcı: Beau Flynn , Sarah Aubrey

Son Sözler

67% Fena Değil

Henüz beş ay önce izlediğimiz bir faciayla zedelenen Herkül efsanesine farklı ve çağdaş bir yorum getirmek üzere karşımıza çıkan Herkül: Özgürlük Savaşçısı neyse ki benzer bir katliama yol açmıyor. Fakat bana kalırsa yüzyıllara dayanan bir efsaneyi modern bir bakış açısıyla yorumlamak pek tutarlı olmamış. Hele ki o soğuk diyaloglar filan, mitolojiyle tamamen zıt düşüyor ve fazla Amerikan kokuyorlar. Bunların yanı sıra Herkül'ü insancıllaştırmak için sarf edilen çaba ve sözüm ona şaşırtıcı 'plot twist'ler de aynı şekilde filme faydadan çok zararı dokunan etkenler. Lakin öte yandan filmin, yıldızlardan kurulu oyuncu kadrosu ve su gibi akıp giden eğlenceli yapısı da düşünüldüğünde, mitolojiyi falan umursamadan izleyebileceklerin şans verebileceği bir çerezlik olduğunu söyleyebilirim.

    Yönetmen 64 %

    Oyuncular 77 %

    Teknik 78 %

    Müzik 60 %

    Senaryo 58 %