Hasankeyf (Batman) - Ölmeden Önce Görülmesi Gereken Yerler

Dicle Boyunca yapılan ve Basra Körfezi’ne kadar açılan ticaretin önemli duraklarından biri olan Hasankeyf’te, Artukluların Roma çağından kalan ayaklar üzerine kurduğu bir köprü kalıntısı; 100 metreyi aşan uzunluğu, 40 metrelik orta kemer açıklığıyla bir zamanlar çağdaşlarının en büyüğüymüş. Ortasındaki ahşap bölüm, kentin kuşatılması halinde açılarak düşmanın geçmesini de engelliyormuş.

Romalıların masif kaya kütlesinde açtığı doğal kale de, diğerleri gibi zamana meydan okuyor. En yukarıda kuleyi andıran görünümüyle Eyyübilerden kalan Küçük Saray; önündeki, bir kuşatma anında Dicle’ye inip su almayı sağlayan saklı geçidiyle çok gizemli. Eski bir kilise kalıntısı üzerinde yükselelen Ulu Cami; Artuklulara ait en önemli eser. Hemen altında, belli belirsiz kulesiyle Büyük Saray kalıntıları: Hasankeyf Artuklu Sarayı. Daha aşağılarda, sadece çift merdivenli minaresi ayakta kalan El Rızk Camisi 1409’da Eyyubi Sultanı Süleyman tarafından yaptırılmış. Minaresinde kufi yazılar yer alan Sultan Süleyman ve alçı süslemeleriyle göz kamaştıran Koç Camileri…

Dicle’nin en durgun aktığı noktalarda, salla gelen tüccarların konakladığı “Yol Geçen Hanı”; şimdi kafe olmuş. Ya o azametli dağlardaki 6.000 mağara; asırlar önce içleri ince ince oyulup, ev olarak kullanılmış.

Dicle’nin sol yakasında, üzeri turkuaz sırlı tuğlalarla kaplı, Akkoyunlu Uzun Hasan oğlu Zeynel Bey Türbesi; doğa ve insan oğlunun acımasızlığına rağmen bir ovanın ortasında tek başına direniyor. Artuklular en parlak dönem İlkçağda “kef-a” adını taşımış, 4. yüzyıldan sonra Süryani Piskoposluğu’nun merkezi olmuş. En parlak dönemini 12. yüzyılda, Artukoğulları zamanında yaşamış. 1954’te Hasankeyf’e baraj yapılacağı gündeme gelince halk yöreyi terk etmiş.

Antik dönemden beri halkın o görkemli mağaralarda yaşıyor olmasını fakirlik belirtisi sayan yöneticiler, “insan var ama ev yok” deyip, “devlet eliyle” tarihsel kentin üzerine 40’ar metrekarelik evler yaptırarark, pek çok anıtı yok etmişler. Antik taşlar inşaatlara temel taşı olurken halh, “devlet yapıyor” diye ses çıkaramamış. 1980’lerin başına gelince bölge 1. derece sit alanı ilan edilmiş ama, yağma hep sürmüş. Eserlerin sayımı yapılmadığı gibi, görevli bile yollanmamış. Tüm sorumluluk o küçücük fakir belediyenin sırtına yüklenmiş.

Şehir restore edilip, dünya insanlığına bir kültür mirası olarak sunulmalıydı. iç ve dış turizme açılarak bölgenin canlanmasına sebep olabilirdi. Bu doğa harikası şehir artık yorgun ve hüzünlü. Hala doğal yapısını koruyan belki dünyanın nadir şehirlerinden Hasankeyf, Ilısu Barajı Gölü’nde intihar edeceği günü bekliyordu. Baraj projesi şimdilik durduruldu.