"İlkel" zamanlarda bir silaha sahip olmak yaşamın devamı için bir gereklilikti. Vahşi hayvanlara karşı kendilerini korumak için en ilkel silahlar "zorunlu olarak" üretilmiş oldu. Daha sonra, çaglar ilerledikçe insanoğlu elindeki silaha daha çok ısınmaya başladı. Onu kullanmada ustalaştı.
İnsanoğlu, silahın dışında yaptığı diğer buluşlarla kendine çok daha güvenli bir çevre yaratmasına rağmen elindeki öldürücü şeyi bırakamadı. Aksine, daha hızlı ve kesin çözüm sunan versiyonlarını geliştirdi. Hayvanlardan korunmak, kendi varlığını sürdürmek için ürettiği nesne kendisine hayvani özellikler kattı. Ama bundan memnun olmadıkları söylenemezdi. Silah "güç" demekti. Beyinlerinde olmayan gücü tamamlayan bir güç.
Gerçekten de, dünya savaş tarihine bakıldığında, insanoğlunun ne kadar vahşi olduğu ortaya çıkar. Bazıları savunma, bazıları dini yayma, bazıları da olası tehlikeleri önceden giderme amacı ile savaşmış olduklarını beyan ederler. Savaşan taraftarlardan hiçbiri haksız degillerdir kendilerine göre.
Hep bir "savaşın asıl nedeni" durumu vardır. Ve bunlar lise tarih sınavlarının demirbaş sorularının kilit noktalarıdır. Ne ironik… Tarihte yapılmış koca bir salaklık, öğrencilerin öğrenme yeteneklerini, zekalarını ölçmek için kullanılıyor…
Charles Darwin‘e göre aynı türden -belki de farklı ırktan- geldiğimiz "insan" atalarımız temelde hayvani içgüdüler ile savaş denen "öldürme oyunu"nu geliştirmişler. Daha sonra gelenler ise, onların bu oyunlarını uzun uzun inceleyip oyunda kullanılan taktikleri günyüzüne çıkarmışlar. Yetinmeyip, bu konu üzerine ballandıra ballandıra kitaplar yazmışlar, "tarihin gizemli köşeleri" havucu ile. Öyle saçmalayanlar olmuş ki aralarında, öldürmeyi sanat bellemişler.
Günümüz "öldürme sanatı"nın enstrumanları son teknoloji ile üretilmiş silahlar. Artık bu silahlar eskisi gibi verimsiz(!) değil. Bir kurşunla bir kişi öldürmek ne kadar da kötü bir şeymiş oysa fiyat/performans analizlerine göre. "Bomba" gibi bir buluş ile toplu kıyımlar yapılabilir hale gelmiş. Ne de güzel olmuş!
Toplu kıyımlar yapmak da yetmemiş. Atom bombası denen şey üretilmiş. "Silahin etkisi anlık olmasın. Devam etsin öldürmeye uzun zaman boyunca" şeklindeki dâhiyane (!) fikirden türemiş.
1945 yılının Ağustos ayının ilk günlerinde toplam 5 milyon civarinda bildiri, havadan 33 farklı Japon kentine yağar. Bildiride şöyle der;
"Bu bildiriyi dikkatlice okuyun! Burada verilen bilgiler sayesinde kendinizin ve yakınlarınızın hayatını kurtarabilirsiniz. Birkaç gün içinde arka sayfada isimleri verilen şehirlerin bazıları ya da tümü Amerikan bombaları ile yok edilecektir. Bu şehirlerde saptadığımız askeri hedeflere yönelik olan bu saldırıda sizler (siviller) de zarar görebilirsiniz. Biliyorsunuz, bombaların gözleri yoktur.
Amerika’nın insan hakları politikasi gereği, hava kuvvetlerimiz masum insanlara zarar gelsin istemez. Bu nedenle, bahsi geçen şehirleri boşaltmanız için size bu uyarıyı gönderiyoruz. "
Bildirinin devamında ise Amerika’nin atılacak olan, en son teknoloji ile üretilmiş olan bu atom bombalarıyla barışı hedeflediği belirtilmektedir. Yani, kısacası "Sizi barış için öldürüyoruz" diyorlar. Acaba bu cümle dünya tarihi boyunca kurulmuş en saçma cümlelerin ilk 5′inde kaçıncı sırayı alır?
Bildiride söz verildiği gibi ilerleyen günlerde Hiroshima ve Nagasaki adlı şehirlere son teknoloji ürünü bombalar atılıyor. Bu bombalar o anda ve sonrasında yüzbinlerce kişinin hayatına son veriyor ve bir o kadarının da geri kalan hayatını işkenceye çeviriyor. Sonuç olarak bir savaş enstrumanı ile barış sağlanmış oluyor. Bu nasıl bir mantıktır, bu nasıl bir çözüm yoludur anlamak, kavramak biz kıt beyinliler için biraz zor oluyor.
Sanırım şu an binlerce bilim adamı tüm bilgileri ve zekâları ile fiyat/performans oranı çok daha yüksek olan silahlar üretmek için kafa yoruyorlardır. Ne kadar da hoş! Teşekkür ederiz…
Stanley Kubrick bombalar ile ilgili endişelerimizin yersiz olduğunu, onları sevmeye çabalamamız gerektiğini anlatmış Dr. Strangelove ile. Benim gibi "öldürücü" derecede endişeye sahip arkadaşlar izlesin derim.