1. Kelimenin Batı’daki kökeni.
İngilizcesi “kiss” olan öpücük kelimesinin orijini aslında öpüşmek anlamına gelen Eski İngilizce’deki “cyssan” sözcüğü. Cyssan’ın ise nereden geldiğine hemfikir olunmamasına rağmen öpüşme sırasında çıkan ses öbeğinden geldiği varsayılıyor.
Zamanında Romalılar da üzerine çok mesai harcayıp her bir öpüşme şekline farklı isimler vermişler. Elden ve yanaktan öpmek “basium” olarak bilinirken, dudaktan öpüşmek “osculum”, tutkulu öpüşmeye ise “saviolum” olarak anılmış.
Yunanlar ise ayrı ayrı öpüşmelere ad vereceğimize sevgi çeşitlerine çalışalım demişler. Plato zamanında ‘eros’u “kişinin güzelliğine duyulan takdir” olarak kullanmış. Son olarak da “agape” sözcüğünü sevginin en saf, en koşulsuz ve en güçlüsü olanı olarak kullanmışlar.
2. Dünyadaki insanların 10’da 1’i öpüşmüyor.
Başlığı okuduktan sonraki 0,5 milisaniyede “Nasıl yani?” dediniz değil mi? Hemen açıklayalım; yaklaşık olarak 18 milyon yıl önce Pasifik Okyanusu’ndaki en eski ada olan Mangaia Adası yerlileri, 1700’lerde İngilizlerle karşılaşmadan önce öpüşmek nedir duymamışlardı bile.
Aynı zamanlarda, dünyanın yüzde 90’ı öpüşürken yüzde 10’unun öpüşmemek için değişik sebepleri vardı. Mesela Sudanlılar, ağzı ruhlarına açılan bir pencere olarak gördüklerinden öpüşürlerse ruhlarının çalınacağından korkarlarmış.
Burnu burna değdirmekten ibaret olan meşhur Eskimo öpüşmesi ise sanılanın aksine öpüşürlerse soğuktan dudakları birbirine yapışır korkusundan değil, soğuktan sadece gözlerini ve burunlarını açık bırakacak şekilde giyindiklerinden kendi “öpüşmelerini” icat etmek zorunda kalmalarındanmış.
3. Öpüşmeyi dünyaya Büyük İskender yaydı.
Peki ama kim buldu bu öpüşmeyi ve nasıl yayıldı? Bilimadamları öpüşmenin nasıl başladığından emin değiller. Hatta bunun içgüdüsel mi yoksa öğrenilmiş bir davranış olduğu konusunda araştırmalar devam ediyor. Fakat üzerinde en çok hemfikir olunan nokta, esasen öpüşmenin bir anne kuşun bebeğini beslemesi gibi ağızdan besleme yoluyla başlamış olabileceği.
Öpüşmeden romantik bir hareket olarak ilk kez bahsedilmesi ise Sümerlilerin yazdığı şiirlere tekabül ediyor. Tarihçiler öpüşmenin bölgedeki en az 2000 yıllık geçmişi sebebiyle, Büyük İskender’in Hindistan’ı işgalinden sonra Batı dünyasına yayıldığını düşünüyorlar.
4. Hayvanlar da öpüşür
Tam olarak insanların öpüşmesi gibi olmasa da bazı hayvanlar da öpüşmeyi sevgi gösterme yolu olarak kullanıyor. Örneğin şempanzeler büyük bir kavga sonrası “öpüşüp barışırken”, filler zor durumlarda birbirlerinin hortumlarını sararak birbirlerini teselli ediyorlar. Sincaplar ise birbirlerini tanımak için koklaşarak öpüşüyorlar.
5. Öpüşmenin sağlığa faydaları
Çalışmalar gösteriyor ki öpüşmek zevk verdiği kadar aslında sağlığa da faydalı. Mesela kişiye özel bakterileri öpüşme aracılığıyla değiş tokuş yaparken bağışıklık sistemimizi güçlendiriyoruz. Öpücük sırasında normale göre fazla salgılanan salya da dişlerimizi daha parlak ve temiz tutuyor.
Öpüşme sırasında hissedilen o meşhur “karındaki kelebeklenmeler” aslında kalbin hızla çarpışı ve bu sayede genleşen damarların kan basıncını düşürmesinden ötürü yaşanıyor. Öpüşürken 29 farklı yüz kası çalışıyor ve dolaylı olarak kırışıklığı önlüyor. 1 saatlik öpüşme size yaklaşık 1560 kaloriye mal olacağından günlük sporunuzu da es geçebiliyorsunuz. Tabii öpüştüğünüz kişide uçuk varsa ya da kişi gripse işler biraz değişir. Bilim adamları hastalık kapmanın çok düşük bir olasılık olduğunu söylerken, öpüşmenin faydalarının olası zararından çok daha fazla olduğunu vurguluyor.
6. Öpüşmenin yasak olduğu ülkeler
Bu, her ne kadar kulağa ilginç gelse de doğru. Dünyada öpüşmenin yasak olduğu ülkeler var ve tahmin edileceği gibi bunlardan biri de Suudi Arabistan. Bir adam, insanların içinde bir kadına sarıldığı ve öptüğü için 90 kırbaca ve 4 ay hapse mahkûm edildi. 2010 yılında gerçekleşen bu olayda daha da ilginç olan ise adamın ülkedeki herhangi bir alışveriş merkezine girişinin iki yıllığına engellenmesiydi. Batılı turistlerin uğrak yerlerinden biri olan Dubai’de ise Dubaili bir kadının ihbarı üzerine bir İngiliz çift halkın içinde öpüştüğü için tutuklandı ve sınır dışı edildi.
Müslüman ülkelerin dışında Meksika’nın ve Hindistan’ın bazı bölgelerinde aynı uygulamalar mevcut. Dolayısıyla olası tutuklanmalara karşı, seyahat edeceğiniz ülkelerin örf ve ananelerini önceden bilmekte fayda var.
Araştırmalara göre öpüşme sırasında salgılanan endorfin, morfinin vücuttaki etkisinden 200 kez daha güçlü. Bu da öpüşme sonrası bir kaç saniyeliğine yaşanan sersemleşme hissini açıklıyor. Morfinin aynı zamanda ağrı kesici etkisini düşünürsek öpücük doğal bir ağrı kesici. Yani “öpeyim de geçsin” tamamen doğru bir söylem.
Morfinin yanı sıra salgılanan dofamin ise beyinde kokainle aynı etkiyi bırakıyor. Dofamin kişide seksüel istek, uykusuzluk, iştah kaybı ve enerjikliğe sebep oluyor. Dofamin aslında insanların neden eşlerini aldattığını da kimyasal yolla açıklamış oluyor. Uzun süren beraberlikte çiftler öpüşürken daha az dofamin salgılıyor ve kişi bu heyecanı farklı kişilerle öpüştüğünde karşılıyor. Bir yandan da kişiyi rahatlatan ve huzurlu hissettiren oksitosin hormonu ise uzun ilişkilerdeki çiftlerin öpüşmelerinde artıyor.
8. Öpüşmenin bilimsel tarafı
Öpüşmeyi bilimsel olarak incelemeye Filematoloji deniyor. Filematolojistler ise sadece öpüşmeyi biyolojik ve kimyasal olarak incelemiyor, aynı zamanda neden öpüştüğümüzü açıklamaya çalışıyorlar. Çalışmalar, öpücüğün tadı, sesi ve kokusunun etkisiyle, erkeklerin yüzde 59’unun, kadınların ise yüzde 66’sının ilk öpüşmeden sonra partnerlerinden uzaklaştığını gösteriyormuş. Öpüşmenin neden iyi hissettirdiği ise dudakların, parmak uçlarından bile hassas olmasıyla açıklanıyor.
9. En uzun öpüşme rekoru
Son rekor 58 saat 35 dakika 58 saniye öpüşen Taylandlı Ekkachai ve Laksana Tiranarat’a ait. Bir çift, bir önceki bu garip rekor denemesinde oksijen yetersizliği nedeniyle hastaneye kaldırılmış. Kayıtlara geçmese de bir kişinin hayatı boyunca öpüşmeye ayırdığı vakit hayli uzun. Araştırmalar hayatımızın ortalama iki haftasını öpüşerek geçirdiğimizi gösteriyor.
10. Öpüşme korkusu diye bir şey de var
Herkes ilk öpücükten çekinir fakat birkaç tecrübe sonrasında bu kaygı yok olur. Bazıları ise bu korkudan ömürleri boyunca kendilerini alamazlar. Filemofobia adı verilen bu korku çoğunlukla tecavüz ya da fiziksel istismar sonrası ortaya çıkıyor. Bu fobiye sahip çoğu kişi ise öpüşme sırasında hastalık kapacağı endişesine sahip. Yaygın olmamakla beraber, dokunulmaktan hoşlanmayan kişiler öpüşmekten de kaçınıyor.
11. Öpüşürken kafanızı hangi yöne eğiyorsunuz?
Hollywood filmlerinde ya da tüm tablo ve heykellerde öpüşen figürler öpüşürken başlarını sağa eğerler. Şu an muhtemelen siz hangi yöne eğdiğinizi düşünüyorsunuz; yüzde 90 cevabınız sağ olacak. Evet, Alman araştırmacıların 100 kişi üzerinde yaptıkları araştırmada da sonuç büyük çoğunlukla sağ çıkmış ve bu sonucu anne karnından itibaren vücudun sağa meyline bağlamışlar.
12. Viktoria Dönemi’nde bir kadını öperken dikkat edin
Viktoria Dönemi İngiltere’sinde tacizi ve “istenmeyen öpücükleri” önlemek için kadınlara ağızlarında iğne taşımaları uyarısı yapılırmış. Bu uyarı yazıları genelde trenlerde (tünellerden geçerken karanlık olduğu için) ve karanlık sokakların girişinde bulunurmuş. Kimbilir belki dil piercingleri böyle ortaya çıkmıştır?
13. Beyazperdede ilk hemcins öpücüğü
1927 tarihli “Wings” aynı cinsten iki insanın birbirini öptüğü ilk film olarak tarihe geçmiş. Savaş sırasında siperde öpüşen iki erkek askerin ekrana taşınması tepkilere yol açmamış. Çünkü savaş sırasında askerlerin siperlerde bazen öpüştüğü biliniyormuş. Andy Warhol’un 1963 tarihli “Kiss” filminde de ilk lezbiyen öpücük yedinci sanatta kendine yer bulmuş.