"The endless river, forever and ever" son sözleridir the Division Bell albümünün. Bir mesaj aradığım için değil. Sedece çok güzel planlanan bir albümün ve bizim, bir grubun son albümü olarak düşündüğümüz bir albümün son şarkısının tam da son sözleridir bunlar. Ama şimdi yıllarca kan kaybeden, eksilen, sayısız sorun ve dava sonunda kimisi hayata veda eden ve kimisi kendi yolunu çizen bir efsaneden, Pink Floyd’dan söz edeceğiz..
"Roger Waters olmadan Pink Floyd olur mu?", "Richard Wright öldü, o olmadan Pink Floyd olur mu?" "Bu yeni bir David Gilmour albümüdür! Peki Gilmour neden Pink Floyd adını kullanıyor?" diye düşünenler olduğunu biliyorum. İlk yazım olduğu için bu albüm hakkında yazmak beni heyecanlandırıyor ve yazar arkadaşların bu konuda yazmak istediklerini düşünüyorum. Bu nedenle hemen kendi görüşlerimi ifade etmeye koyulacağım. İlk iki soruya şöyle cevap vereyim: Syd Barret’in gruptan çıkarılması-istenmemesi-ayrılmak zorunda kalması ne derseniz deyin Pink Floyd’un sonu muydu? Bu tartışmalar muhtemelen Barret gruptan ayrdığında vardı. Ama hayır Pink Floyd ondan sonra öyle albümler yaptı ki.. The Dark Side of The Moon, Wish You Were Here, Animals.. Demek ki Syd gidince grup devam etmiş. 1986’dan beri "Roger olmazsa Pink olmaz" lafı da 20. yüzyıl geyiğidir zaten. Olmadı mı yani? Oldu işte. Bu konuda grupla Waters arasında bir dava süreci de geçmiştir ama oldu işte. A Momentary Lapse Of Reason oldu. The Division Bell oldu. Hiç kimse bu adamların güzel müzik yapmadığını söyleyemez. Bildiğim tek şey ki sanırım pek çok kişi ayni fikirdedir, Waters grubun beyniydi The Final Cut’a kadar. O ve ondan önceki albümlerin başarısı tartışılamaz herhalde. Ama Gilmour denilen adam olmasa bu albümlerin tadı böyle olur muydu? Kim Mason ve Wright yeteneksizdir diyebilir? Bilinmesi gereken Waters’ın grubun anarşisti, asi söz yazarı olduğu ve Gilmour’un da grubun müziğine estetik bakış açısı getiren adam olduğu ve müziksel dehasıdır. Bu ikili ayrıldığında evet bir parça hep kayboldu…
Gelelim üçüncü kısma:"Bu yeni bir David Gilmour albümüdür! Peki Gilmour neden Pink Floyd adını kullanıyor?" kısmına. Gilmour 1878, 1984 ve 2006’da üç solo albüm yaptı. Şimdi bu albümleri dinleyen insanlar diyecek ki Pink Floyd’un The Final Cut’tan sonraki her albümü bir Gilmour albümüdür.. Hayır efendim değildir. Her grubun bir lideri vardır ve bir şekilde grubu sırtlanması lazımdır. Gilmour’un izleri elbette var bu tüm Pink Floyd albümlerinde. Dikkat ediniz ayni duygu, ayni esin ve ayni müzik anlayışı.. Ama iyi bir dinleyici anlayacaktır ki bunlar onun solo albümü değildir. Çünkü hiç bir Gilmour şarkısı bir High Hopes değildir. Bu onun tek başına yaptığı bir şarkı değildir. Waters sonrasında Pink Floyd adı altında yapılan hiç bir albüm Gilmour solo albümü değildir. Sarkıların genelinde sadece bir "Gilmour esini" vardır. PİNK FLOYD BİR ADAM ADI DEĞİLDİR. PINK FLOYD BİR GRUPTUR! Lütfen bu üç Gilmour solo albümünü tekrar dinleyin. Zaten bu adamların bir ticari kaygısı olabilir mi sizce? Yahu dur bir Pink Floyd albümü yapalım da para kazanalım diye bir tutumları olabilir mi? Orası dünyanın Türkiye olmayan kısmı.. Korsandan falan bahsetmiyorum. One hit wonder diye bir şey var dünyada.. Shades Apart- Stranger By the Day şarkısıyla mesela.. Mesela Joan Osbourne- One of us, For Non Blondes- What’s up, ya da Take My Breath Away, Cutting Crew’in I Just Died In Your Arms Tonight.. Bu tip milyonlarca şarkıcı/grup tek bir şarkıyla dünyanın parasını kazanıyor (HALA). Hayal edebiliyor musunuz telif hakkı nedeniyle Hotel California adlı şarkının HALA ayda ne kadar para getirebileceğini? Bu nedenle Pink Floyd ismini kullanıp ticari başarı elde etmek gibi bir kaygıları olduğunu düşünmeyin bu insanların, komik duruma düşersiniz.
Gelelim The Endless River’ın kendisine. Şu siteye göz atarsanız bu albümün kökenleri hakkında bilgi sahibi olacaksınız. http://www.pinkfloyd.com/theendlessriver/about Kısaca albüm kayıtlarının The Division Bell albümüne alınmayan Pink Floyd kayıtlarının bazıları olduğu, 1993’te hepsinin kaydedildiği bilgisini alacaksınız. Daha fazla araştırdığınızda Richard Wright’ın albümdeki 12 parçanın yazarı ya da şarkıların yazılmasına ortak olan kişi olduğu gerçeğiyle karşılaşacaksınız. Bu albümnasıl Barret için bir albüm yapıldıysa, Wright için de yapıldığının bir göstergesidir. PİNK FLOYD BİR ADAM ADI DEĞİLDİR. PINK FLOYD BİR GRUPTUR!
Şunu da ifade edeyim, ben bir müzisyenim(!) Gilmour’a da Waters’a da bayılırım. Türkiye’ye geldiğinde The Wall konserine gittim ve kendimi Rock Müziğin Hacısı ilan ettim. Bazı şarkıları dinlerken-izlerken gözyaşlarımı tutamadım. Neden Gilmour da yok, neden Wright ve Mason da yok dedim. Yazımın amacı bir karşılaştırma yapmak hiç olmadı fakat bunca yılın emeğine biraz saygı gerekmez mi? Bu adamlar pek çok insanın müzik anlayışını tamamen değiştiren adamlar ve bir daha müzik yapamayacaklar.. Pink Floyd’un yaşayan veya ayrılan üyeleri bu yazıyı okuyan pek çok insanın dedeleri yaşında.. Bu adamlar ölüp gidiyorlar ve arkalarında bir efsane, müzik anlayışı anlamında pek çok şeyi değiştiren bir isim bırakıyorlar. Lütfen yargılamayın. Bunun Wright’a bir saygı duruşu olduğunu ve Pink Floyd’a da bizim bir saygı borcumuzun olduğunu hatırlayın. Albümün çıkmasına az kaldı. Ben şimdiden sparişi verdim ve çok heyecanlıyım. Hoşçakalın.