Son günlerde çok karıştırılıp aslında birbirine zıt olan iki kavrama dikkat çekmek istiyorum; ego ve özgüven...

Son günlerde çok karıştırılıp aslında birbirine zıt olan iki kavrama dikkat çekmek istiyorum; ego ve özgüven. Müsadenizle bu olaya bir el atıp, kendimce bir açıklama getirmek istiyorum. Hepinizin bildiği üzere özgüven, kendimize yani özümüze duyduğumuz güvendir. Ego ise Latinceden dilimize gelmiş, ‘ben’ anlamındaki bir sözcüktür. Baktığımız zaman ikisindede ben ön plandadır lâkin birinde başkalarına ispat çabası öne çıkar. Misal ben bir başarı elde ettiysem bu benim özgüvenimi arttırmak için yeterli bir sebeptir. Ama ego durur mu? Tabi ki hayır. Bu başarıyı sürekli dile getirmemizi ister çünkü tebriğe ve takdire muhtaçtır. Aslında özetle mesele şudur; özgüven kendinin bilincinde olmaksa ego bunun ‘başkalarına’ ispatı için vardır. Bana sorarsanız ikisinin bir arada bulunması imkansızdır. Çünkü gerçekten kendine güvenen insan asla başkalarının sırtını sıvazlamasına ihtiyaç duymaz.

Ego balon gibidir esasında. Belki yükseklerde uçtuğunuzu hissettirir ama bir iğne yahut hayatın küçük bir fırtınası kendinizi yerin dibine çakılı bir halde bulmanız için yeterli bir sebeptir. Nitekim tekrar toparlanıp, ayağa kalkması da zordur. Özgüven ise bisiklete binmek gibidir. Başarı elde ettikçe yani hızlandıkça daha çok zevk verir insana. Hayatın bir çelmesini yiyip bisikletten düştüğünüzde ise toparlanmanız daha kolay olacaktır.

Demem odur ki başarılar, mükemmel bir kişilik yada güzel ahlâk söylenecek kadar ucuz şeyler değildir. Bırakın, sadece hakedenler sizi farketsin…