Sevgili Oğlaklar, sizler Satürn’ün kızlarısınız ve bu “Görevimin farkındayım” demektir.
Sizler bu dünyanın ağır topları, cefakârları, fedakârları, sabreden derviş muradına ermişlerisiniz. “İçindeki çocuğa sarıl” diyen şarkı sizin için pek bir anlam ifade etmez. Çünkü sizin içinizde siz çocukken bile bir çocuk var olmamıştır. Evet efendim, siz boşverin o şarkıya. Sizin içinizde doğuştan bilge bir kadın var. Sapına kadar realist, dibine kadar mantıklısınız.
Çocukken annenizin gözbebeğiydiniz çünkü o anne size bir kez olsun odanızı toplamanızı ya da ödevinizi yapmanızı söylemek zorunda kalmadı. İki yaşındayken ayakkabılarınızı kendiniz düzeltip yerine koyuyor, beş yaşındayken giysilerinizi katlayıp çekmeceye kaldırıyordunuz.
Hiçbir erkek size bakmak zorunda kalmadı. Çünkü siz kendinize de, gerektirdiği ölçüde ona da baktınız. Bu nedenle erkeklerin “ah canım kıyamam, kolumun kanadımın altına alayım onu” konulu hayallerinin kadını olmadınız. İlişkilerinizde yükü ve sorumluluğu sırtlanan da siz oldunuz çoğunlukla. Ve hayret, bu sizi hiç isyan ettirmedi.
Hem isyan ne demektir ki zaten? Ne gerek var? Mesela pek çok arkadaşınızın aksine, öğretmenlerinize isyan etmek sizin bir gün olsun aklınıza gelmedi. Hiçbir öğretmen sizin için velinize “Çocuğunuz zeki ama tembel” yalanını söylemek zorunda kalmadı. Yeteneğiniz olsun ya da olmasın her dersin ödevini hep zamanında yaptınız. Dersi derste dinlediniz. Erken yattınız, erken kalktınız. Çalışmak gerektiğinde sabahladınız. Öğrenmeye hep önem verdiniz. Çalışmaya hep değer verdiniz. Bunu yapmayan insanları da anlamadınız zaten. Size göre bir insanın kendine saygı duymasının yolu çalışmak ve sebat etmekten geçmiyorsa pek de hayırlı bir yol sayılmaz.
Sebat ve çalışmak! İşte sizin yaşam düsturunuz. Aklınıza koyduğunuz bir işi yapmaktan sizi kimse alıkoyamaz. Bu yolda bir karınca kadar sabırla ilerlersiniz. Attığınız adımın büyük olması gerekmez. Önünüzde yükselen engellere gözünüzü kaldırıp bakmazsınız bile. Siz yola bakarsınız ve onun her santimetresini aşmak için dişinizle, tırnağınızla mücadele edersiniz. Yenilmiş olsanız bile yenilgi duygusu size göre değildir. İnatla devam edersiniz. Bir hedefe ulaşır ulaşmaz yenisini önünüze koyar, onun için çalışmaya başlarsınız.
Her oğlak gibi siz de ünlü, sözü dinlenir biri olmak istersiniz. Bu ünü yıllarca gösterdiğiniz çabanın takdiri olarak istersiniz ama. Ağustos böceğinin kendinden menkul yeteneğinin sonunda sahip olacağı ün sizin gözünde değerli değildir. Siz bu masaldaki karıncasınız. Ve sizin için hak edilmeyen ün, ün değildir. Aynı şekilde zenginlik de öyle. Piyangodan çıkan para elbette sizi de sevindirir ama onun yerine çalışıp biriktirdiğiniz, kendi çabanızla elde ettiğiniz para mutlu eder sizi.
Sağlam evler, ilişkiler kurar, her tuğlasında sizin emeğiniz olan şeylere ancak güvenirsiniz. Başkalarının yapıp size sunduklarından kuşku duymaya eğilimlisiniz.
Sınırlar sizin için önemli ve güvenilir şeylerdir. İnsanın insana koyduğu, toplumun insana koyduğu, tabiatın hepimize koyduğu sınırlar. Sizin için doğru olan şey o sınırları öğrenmek, saygı duymak ve riayet etmektir. Adalet anlayışınız da temelde bu sınırlar çerçevesinde şekillenir. Diğerlerinin sınırını ihlal etmemeye çalışır, sizin sınırınızın da ihlal edilmesine izin vermezsiniz.
Evet, itiraf edelim ki, biraz içine kapanık birisiniz. Öyle salya sümük “gel derdimi sana dökeyim” yakınlıkları size göre değildir. Kimsenin sırlarına meraklı olmazsınız, kimsenin de sizin sırlarınızı, iç dünyanızı bilmesini istemezsiniz. Hatta bu türden yakınlıklara ihtiyaç duyan insanları biraz küçümsediğiniz bile söylenebilir. Kendi kendine yeterli insanlar olmanız insanların sizi hem takdir etmesine hem de biraz kıskançlıkla karışık kızgınlık duymasına sebep olabilir.
Şimdi, içe kapanık dediysek öyle çekingen, etrafa bulaşmayan, münzevi tipler olduğunuzu söylemedik. Lütfen! Pek çok oğlak gerek birebir insanlarla, gerek toplumsal meselelerle gayet yakından ilgilenir. Sosyal ortamlarda kendilerine özgü “cool” duruşlarıyla, o ciddi görünüşün altından birdenbire parlayıp şaşırtan zekâ ürünü mizah anlayışıyla insanları kendisine hayran bırakan nice oğlak kadını vardır. Buna bir de ciddiyetlerini, ağır başlı duruşlarını, bilgi ve kültürlerini, kendilerine has, farklı güzelliklerini eklersek oğlak kadını inanılmaz derecede cazibeli bir insan haline dönüşür.
Çoğunlukla doğal bir güzelliğe sahipsiniz. Gösterişli giysiler, abartılı makyajlar, şatafatlı takılar size göre değildir. Gösterişi değil sadeliği ve klasik bir güzelliği tercih edersiniz. Bunun sonucunda asil bir görüntüye sahip olduğunuz da doğrudur. Bir de, ilginç bir şekilde oğlak kadınları yaş aldıkça güzelleşirler.
Bir oğlak kadınını kendisiyle birlikte olmaya ikna eden erkek yatakta hiç beklemediği kadar ateşli bir kadın bulur. Üstelik sadece bedeniyle değil, hisleriyle de duyarlı bir sevgili. Romantizm, duyarlılık, ateş. Bunun üstüne de kendisine yük olan bir kadın değil, kendi yükünü kendisi sırtlayan bir kadın. Allah aşkına sorarız: Bir erkek bunu da istemezse daha ne ister yahu?
Oğlak burcu kadınının özellikleri
Ama sevgili oğlaklar, aşk sizin için genelde evlilikle birlikte düşünülecek bir duygudur. Havai değilsiniz. Kendinizi kolayca kaptırmazsınız. Mantığınız daima aşkın önünde gider. Sözü dinlenir, güvenilir, saygın bir erkeği tercih edersiniz. Bu erkekle mümkün olursa ömrünüzün sonuna dek beraber olmak istersiniz. Bir eş sizin için onunla birlikte bir hayat inşa etmek amacıyla bir araya geldiğiniz bir insan anlamındadır. Ve evlilik de, beraberce hep ileriye yönelik hedeflerin peşinden koşulacak, sağlam bir birliktelik.
Çocuklarınız da bu sağlamcılıktan payını alır. Sürekli sarılan, onlar ne yaparsa bağışlayan bir anne olmazsınız belki ama daha iyisini yaparsınız. Onlara hayatla başa çıkabilmeyi öğretirsiniz. Çocuklarınıza aşılamak istediğiniz değerler, iyi bir insan olmak, tutumluluk, çalışkanlık ve tüm bunların sayesinde elde edecekleri saygınlıktır.
Bütün bunları yazdık ama burcunuzun en ilginç özelliğini sona sakladık. Sihirli rakamınız. 40. Evet, yaştan bahsediyoruz burada. Oğlak insanları, kadın ya da erkek fark etmez, hayatı biraz tersinden yaşar. Benjamin Button gibi. Yani siz, kırkınızdan sonra hiç yapmadığınız kadar çok gezmeye, eğlenmeye, gülmeye, yemeye, içmeye… Velhasıl dünyanın neşesine katılmaya başlarsınız. Kozasındaki çalışkan ipek böceğinden bir kelebeğe dönüşürsünüz. O güne dek çabalarınızla ulaştığınız sağlam ve başarılı hayatın, birikimlerinizin tadını çıkarmak, hedeflediğiniz, ulaşmak için çaba gösterdiğiniz başarınızı kutlamak gibidir bu yaptığınız. Çok da iyi edersiniz.
Sizler bizim öğretmenimiz, sağa sola kaydığımızda bile hep aynı yerde parlayıp doğru yönü gösteren kutup yıldızımızsınız. İyi ki doğdunuz. Siz olmasaydınız biz bu dünyanın yükünü kime güvenir de, kime emanet ederdik?