İşimizi yürütmek için kullandığımız yüksek teknolojili araçların varlığına rağmen, bizzat iletişim kurmak hala içgüdüsel olarak sergilediğimiz; ama modası geçmiş bir yöntem...

İşimizi yürütmek için kullandığımız yüksek teknolojili araçların varlığına rağmen, bizzat iletişim kurmak hala içgüdüsel olarak sergilediğimiz; ama modası geçmiş bir yöntem. Startup kurucularını, birbirlerine iletişim bilgilerini vermek için telefonlarını tokuşturduklarını da görmezsiniz. Bunun yerine -Avrupalı aristokrasisindeki başlangıcından bu yana pek değişmemiş olan standardın altında bir gelenek olan- kartvizitlerini birbirlerine vererek bu değiş tokuş işlemini pekiştirmekteler.

Geçen seneki DreamIt Ventures ile iyi çıkış yakalayan MIT startupı TouchBase Technologies, geleneksel kartvizit ile piyasada olup da pek popüler olmayan alternatifleri arasında bir yere denk düşen yeni bir seçenek ileri sürdü.

TouchBase’in kartları, iletken mürekkep devresi yerleştirilmiş biçimde, parmak izinin elektronik sinyalini kopyalıyor. Bir akıllı telefon ekranına karşı karta dokunulduğunda, kart sahibinin dijital profili, saniyeler içerisinde alacak kişinin mobil cihazına aktarılmış oluyor.

TouchBase’in CEO’su Sai To Yeung Mashable’a “Kartvizitlerden pek uzaklaşılamayacağını fark ettik. İş adabının son derece önemli bir parçasını oluşturuyorlar” şeklinde konuştu.

Kartvizitlerin yerini başka bir şeyin alması için uğraşan teknoloji girişimcileri, bunu kendilerini riske atarak yapıyor. Google’ın Android Beam’i akıllı telefonların NFC teknolojisiyle bilgi takası yapabilmesini sağlıyor ama bahsedilen teknoloji henüz kartvizite alternatif olarak düşünebilecek biçimde geniş bir alana adapte edilmemiş durumda. Bunun nedenlerinden biri de iPhone’ların bu teknolojiyle uyum sağlamıyor olması. Google yakın zamanda benzer bir mobilden mobile paylaşım uygulaması olan Bump için de kepenkleri indirmişti ve QR kodları da kartiviztlerde hem kalabalık yapıyor hem de çirkin görünüyordu.

TouchBase kartının içerdiği bilgi, fiziksel olarak üzerinde yazanlarla sınırlı değil. TouchBase’in kendi uygulaması üzerinde akıllı telefonun ekranına dokundurulduğunda, kart sizi kart sahibinin fotoğrafının ve iletişim bilgilerinin yer aldığı dijital profiline yönlendiriyor. Profilde kişinin; Twitter, LinkedIn ve Facebook profillerinin yanı sıra yaratıcı projelerin video ve fotoğraflar da yer alıyor. Bu şekilde TouchBase, bilgiyi kopyalamak için kartın fotoğrafına bel bağlayan diğer kart-tarama teknolojilerine karşı farklılık oluşturuyor.

“Bu, kartınızın görünüşünü ve verdiği hissiyatı koruma şekli olabilir; ama daha fazla bilgi paylaşmak istediğinizde de, bunu yapabiliyor olacaksınız,” dedi Yeung.

TouchBase profili bulut tabanlı olduğu olduğu için, profilinizi istediğiniz zaman güncelleyebiliyorsunuz. Kullanıcılar, dilediğinde kartlarının takibini sağlayıp kaç kişinin iletişim bilgilerine ‘dokunduğunu’ görebiliyor.

Kartın şu anki teknolojisinde birkaç eksiklik var. Touchbase’in deneme sürümü iPhone 5, 5C ve 5S için mevcut ve uygulama içerisinde eriştiğiniz iletişim bilginizi Rehber’e aktaramıyorsunuz. Kart yapısı da pek esnek olmadığından, kullanıcılar kartı cihaz ekranına daha düz yetleştirebilmek için iPhone kılıflarını çıkarmak isteyebilir. Yeung, TouchBase’in önümüzdeki zamanda daha esnek kart yapısına baskı yapacağını ve iPhone ve Android için de uygulamaların hazır olacağını söyledi.

TouchBase’in Indiegogo kampanyası, 15 Mart’a kadar yatırım alıyor olacak. Bu yazının yazılmış olduğu süreçte, startup firması 30,000$’lık hedef miktarı için 30,260$ toplamış durumdaydı.