Telltale Game, geçtiğimiz yıllarda en çok sükse yapan oyunlarından biri olan The Walking Dead ile birlikte, daha önce Quantic Dream’in başarılı bir biçimde oyun dünyasına adapte ettiği...

KATLİAM DEVAM EDİYOR!

Telltale Game, geçtiğimiz yıllarda en çok sükse yapan oyunlarından biri olan The Walking Dead ile birlikte, daha önce Quantic Dream’in başarılı bir biçimde oyun dünyasına adapte ettiği hikâye anlatış biçimini, bir adım daha geliştirerek Robert Kirkman’ın alametifarikasını zenginleştirdi. TG ekibi, daha önce Back To The Future ile bizlere servis ettiği formatı TWD ile birlikte bir adım daha ileri götürmeyi başarmakla kalmamış, yılın en iyi oyunlarından birine de imza atmıştı.

Kabul etmek gerekir ki TWD, geçtiğimiz beş yıl içerisinde eğlence dünyasının yükselen en önemli trendlerinden biri olarak karşımıza çıktı. Çizgi Roman mecrasındaki hızlı yükseliş, televizyon dizisiyle birlikte perçinlenerek tüketim aleminin dört bir yanına büyük bir süratle yayıldı. Nitekim çizgi roman ve dizinin dengeli paslaşması, Telltale’in makyajladığı oyun ile birlikte, lezzetli bir takip üçgeni oluşturdu. TD’nin ektiği ürün o kadar güçlü bir mahsul verdi; oyun bağırlara öylesine basıldı ki, Terminal Reality’nin, The Walking Dead severlerin iliğini kemiğini sömürme amacıyla geliştirdiği Survival Instinct kepazeliği bile kısa sürede sineye çekilerek unutuldu!

Telltale ekibi, TWD oyununun bitiminin akabinde, yeni sezonun da müjdesini vermişti hatırlarsanız. Anlaşılan o ki, tıpkı çizgi roman ve dizideki gibi uzun soluklu bir hikâye kapıdaydı! TG oyuncuların bekleme süresini biraz daha hafifletmek adına, bir de 400 Days adında, şeker kıvamında indirilebilir içerik ile oyun severleri ödüllendirdi. 400 Days, zombi salgını sonrasında Georgia civarında hayatta kalma mücadelesi veren, birbirinden bağımsız beş farklı karakterin kısa öyküsünü anlatıyordu. Zaman atlamalı hikâye yapısıyla 400 Days, her biri salgın sonrasındaki 400 gün içerisinde, fakat farklı zaman dilimlerinde geçen öykülerle, seriye katılması muhtemel karakterlerin müjdesini de veriyordu. Birbirinden bağımsız olmasına rağmen, hem kendi içerisinde hem de genel olarak TWD’in geçtiği evrende bütünlük sağlayan bu öykücükler sayesinde yapımcılar , detaylarını hafifçe kazıdığınızda ilk oyuna da vurucu göndermelerde bulunmayı ihmal etmiyorlardı.

Telltale Games, zombi salgınından nasibini almış ve enkaza dönüşmeye başlamış dünyayı yeniden geri plana atarak, tıpkı ilk oyunda olduğu gibi kişisel bir öykü sunuyor bizlere. Kabaca Lee ve Clamantine’ın hem fiziksel hem de içsel yolculuğu olarak nitelendirilebilecek ilk oyunun aksine, ikinci oyunun peydah ettiği varoluşsal soru işaretleri daha fazla. Büyük bir hızla çürüyüp, solmaya devam eden bu çorak dünyada tek başına kalan Clementine’in mücadelesi; hiç kuşkusuz Lee’nin giriştiğinden çok daha ağır ve çetin. Bir anda kendini zombi saldırısının kucağında bulan ve kendisine liderlik atfedilen Lee’nin aksine; Clem’in bu kasvetli dünyada tutunacak bir dalı yok!

KÜÇÜCÜK BİR BEDEN… KOCAMAN TERCİHLER…

KÜÇÜCÜK BİR BEDEN… KOCAMAN TERCİHLER…

Elbette TG ekibi, olayı gereğinden fazla dramatikleştirme gibisinden bir amaca sahip olmasa bile, işledikleri malzeme ister istemez hem büyümekte olan hem de canavarlar sofrasında kaybolmuş bir kızın hayatta kalma mücadelesi olduğundan kelli; kaçınılmaz olarak fazlasıyla ağırlaşmış. Kaldı ki ilk oyunun finalinde, kocaman dünyadaki biricik yoldaşı Lee’nin hayatına son vermek zorunda kalan Clem, kısa sürede daha da vahşileşmeye başlayan dış dünyanın gerçekleriyle o kadar sert biçimde yüzleşiyor ki, bir oyun sever olarak onun yaptığı tercihlerden etkilenmemeniz neredeyse mümkün değil!

İlk sezonun finalinde, oyun severler Clem’in akıbetinin ne olacağını sorgularken bulmuşlardı kendilerini. TG, alıştığımız The Walking Dead hikâyelerinin dramatik çatısını değiştirmeden, bizleri bu ‘büyüme öyküsü’ eksenli oyunun kucağına atıyor. Daha ilk sahneden itibaren de Clem’in hayatının ne kadar hızlı değişeceğinin, oraya buraya savrulurken ne kadar incineceğinin sinyallerini veriyor. Zaten ilk oyunda, oyuncuyu ne kadar sert seçimler arasında bırakacağını kanıtlamış olan ekip, ikinci oyunun ilk saniyesinden itibaren, jilet keskinliğindeki bu tercihlerin etkisini yeniden hatırlatıyor oyunculara. Tabi tek önemli farkla! Bu sefer tercihleri yapmak zorunda kalan orta yaşlı bir adam değil; 10 yaşında küçük bir kız!

DAHA KARANLIK…

DAHA KARANLIK…

Sinema, edebiyat ve oyun dünyasındaki en önemli iddialardan biri, seri olma yolunda ilerleyen yapımların, genellikle öncüllerinden daha kasvetli bir havaya bürünmesidir. TWD, bu iddiayı da başarıyla yerine getiriyor. Malumunuz, TWD evreninde hayatta kalma mücadelesi veren karakterlerin her biri daha fazla zorlanıyor, birilerinin canını almak daha da kolaylaşıyor ve hiçbir karakter tam anlamıyla diğerine güvenemiyor. Bunun üzerine Clem’in yaş faktörünü ve büyüdüğü dünyada tanıklık ettiği vahşeti de eklediğinizde, ortaya ister istemez daha karanlık bir öykü çıkıyor. Dahası, Clem için asıl mücadele tam da bu noktada başlıyor!

İki sezon arasında aşağı yukarı 16 aylık bir zaman farkı söz konusu. Bu zaman içerisinde Clem, hem anatomik hem de duygusal anlamda büyümüş ve bazı şeyleri kabullenerek yetişkinliğe adım atmaya başlamış genç bir kız olarak çıkıyor karşımıza! Dolayısıyla Lee’nin koruyucu kanatları altında, dış dünyada olan bitenin perdelendiği, gündelik kaygılarının derdine düşmüş o küçük kızdan neredeyse eser kalmamış artık! Telltale ekibinin hikâye anlatımı konusundaki başarıları burada bir kere daha karşımıza çıkıyor. Henüz 10 yaşındaki küçük bir kızın, böyle bir dünyada, kısa sürede ne kadar değişeceğini gösteren ekip, oyunun ilk yarısında Clem’in tercihlerine sinen bu olgunlaşma sürecinin başlangıcını ince ince işliyor.

Telltale ekibinin asıl önemli başarısı ikinci sezonda karşımıza çıkıyor aslında! Ana karakterlerin yaptıkları tercihlerin, daha geniş çerçevedeki tercihlere yön verme mevzusu, ikinci sezon ile birlikte bir adım daha ileri giderek, öykünün dokusuna eklemlenmiş. Öyle ki, en sert biçimde feleğin çemberinden geçmekte olan Clementine’in iç hesaplaşmalarının ve karşısına çıkan zorlukların ucu bir şekilde, önceki oyunda Lee’yi kontrol ederken yaptığımız tercihlere dokunuyor! Bu özelliğin devamlılığı, TWD serisini daha derin bir öyküyle bezemiş diyebilirim. Yani artık sadece rol yapma meziyetimizin hızına bağlı olan bir oyun yok karşımızda. İkinci Sezonda, önceden yaptığımız tercihlerle de yüzleşmek zorunda kaldığımız bir macera bekliyor bizleri.

DAHA ACIMASIZ!

DAHA ACIMASIZ!

Bu gün Quantic Dream ile Telltale Games’in yakaladıkları dramatik atmosfer, ister istemez iki yapımcı firmanın birbirleriyle kıyaslanmasına sebep oluyor. Hatta bu kıyaslama çoğu zaman Telltale ekibinin baş tacı edilmesiyle sonuçlanıyor. Yine de QD’nin başarılarını yumuşatabilmek mümkün değil! Heavy Rain ile bu mecranın önünü açan Quantic ekibi bu yıl Beyond: Two Souls ile birlikte, video oyun dünyasında hikâye anlatımı konusunda ne kadar ileri gidilebileceğinin sinyallerini verdi vermesine fakat görece daha düşük bütçelerle çalışan Telltale ekibinin ufak yaratıcı dokunuşlarını da hafife alabilmek imkansız! Özellikle şu sıralar film noir konusunda da rüştlerini çatır çatır ispatladıkları The Wolf Among Us ile iki koldan saldıran Telltale Games, düşük bütçesine rağmen anlattığı öykü kadar yarattığı atmosferle de adından daha sık söz ettiren gelecek yapımların gücünü de ifşa ediyor!

The Walking Dead’in video oyun çıkartmasının ikinci sezonu, hem ekipten hem de herhangi bir TWD hikâyesinden beklenildiği ölçüde sert bir girizgaha sahip. Oyuna veda eden her karakter, tıpkı Kirkman’ın senaryosundan silip attığı, haşat ettiği diğer karakterlerin vedası gibi yaralıyor bizleri. Bu açıdan yapım ekibinin, Kirkman ile ettiği flörtün etkilerini, oyunda net bir biçimde görebilmek mümkün!

Sözün özüne gelecek olursak, TWD ilk oyunda ne varsa büyük ölçüde devam sezonuna taşıyan, beklenildiği üzere daha kasvetli ve kısmen daha kritik seçimlere gebe olan bir oyun! TG ekibinin yaptığı en başarılı icraatlardan biri, oyun severleri diken üstüne tutabilmeleri! The Wolf Among Us’ın ilk bölümünün finaliyle bizleri dumurlara çarpıştıran ekip, aynı istikrarı TWD serisinin ikinci sezonunda da sürdürmüş. Hiçbir sürprizi açık etmeyecek biçimde şunu da ekleyebiliriz ki, daha ilk bölümden, oyun evreninin ne denli vahşileştiğinin sinyallerini veren bir başlangıca imza atmış ekip… “Darısı devam bölümlerinin de başına” temennisinde bulunmaya gerek var mı bilmiyorum! Nitekim bu ekibin bu zamana kadar bizi hayal kırıklığına uğrattığına tanık olmadık! Öyle değil mi?!