“Şehirden çıkmalıyız. Tek nedeni vurulma ihtimalimiz değil. İki hafta içinde nasıl bir koku ortaya çıkacak biliyor musunuz? Temmuz güneşinin altında çürüyen 5 milyon ceset var.” (Larry Underwood)
Milyonlar yok oluyor, küçük, izole gruplar bir araya geliyor, medeniyetin sonuyla ilgili aralıksız sorularının cevapları rüyalarında açığa çıkıyor. İradelerinin şiddetli çarpışması sonunda bu insanlıktan geriye kalan kişiler son bir yüzleşme yaşayacaklar – Mahşer – bu yoğun ve vahşi savaşın sonunda iyiliğin gücü yok olabilir ve gezegenin kaderi kötülüğün ellerine kalabilir.
Son derece bulaşıcı ve dünya nüfusunun çoğunun ölümüne neden olan bir hastalık ortaya çıkar. Salgının ilk birkaç saatinde dünyanın salgını nasıl önlemeye çalıştığını ve sonuçta nasıl sadece bir avuç insanın sağ kaldığını görürüz. Kurtulanların her biri rüyalar görmeye başlar. Rüyalarında bazı geceler onlara Nebraska’ya gelmelerini söyleyen Abigail Ana’yı bazen de müthiş derecede korkmalarına neden olan Karanlık Adamı görmektedirler. Bu iki kişinin gerçek olduğunu ve yakın zamanda iyi ile kötü arasındaki büyük savaşta bir tarafı tutmaları gerektiğini anlarlar. Bazıları sadece Kızıl Kral’a boyun eğen, bir çok isme sahip, Yürüyen Ahbap Flagg ile karşılaşmaya ve Abigail Ana’ya katılarak demokratik bir toplum kurmaya çalışırken Karanlık Adam da dünyayı ele geçirmek için Vegas’ta kendi ordusunu kurmaktadır.
Karakterler bu mini dizide de romanda olduğu kadar canlılar ve her ne kadar bizim onları tanımak için yeterli zamanımız yoksa da oyunculuk performansı bu açığı gayet iyi kapatmaktadır ve televizyon için uyarlanan senaryo da oldukça güçlüdür. Stu Redman sıradan bir Texas’lı. Kasabası yok olurken seyretmek zorunda kalır ve ordu insanlar tükenmeden önce kontrolü ele almaya çalışmaktadır. Bulunduğu yerde hastalığa bağışıklığı olan tek kişi olduğu için bir hastanede tutulur. Fakat kısa süre sonra buradan kaçar ve yolda Glen ile karşılaşır. Frannie, huzurlu bir yerde babası ile birlikte yaşamaktadır, hamiledir ve erkek arkadaşından ayrılmayı düşünmektedir. Harold Lauder, genç kadının etrafında gezinen ona aşık bir sersemdir. Herkes ölür ve ikisi kalır. Larry Underwood, annesinin gözünde kendisini aklayarak Nadine Cross ile birlikte New York’tan kaçan bir müzisyendir. Birbirlerine aşık olurlar ama Nadine kendisini adama teslim etmeyecektir. Sağır ve dilsiz Nick Andros, çiftçi Ralph ve “biraz yavaş” Tom Cullen ile karşılaşır. Yakın arkadaş olurlar. Bu insanlar ve diğerleri Abigail Ana’nın yanına giderek burada hayatlarını yeniden kurmaya çalışırlar ancak Abigail Ana’ya Tanrı’dan gelen bilgiye göre bu grup yakında büyük bir savaşa girecektir. Flagg’in neler yaptığını öğrenmek için casuslar gönderir ama bunların çoğu kurtulamaz. Flagg geldiklerini bilmektedir. Flagg’in iki önemli adamı vardır bir tanesi hapishaneden çıkardığı Lloyd isminde bir serseri diğeri de TrashCan Man adında ateşe hayran bir psikopattır. Abigail Ana dört adamın Flagg’e doğru gitmesi gerektiğine dair bilgi alır ve içlerinden bir tanesi yolun sonuna varmadan önce ölecektir. Abigail Ana’nın kampına da bela gelmek üzeredir.
Oyunculuk performansları biraz klişe gelebilir ama bu rollerde başka oyuncuları düşünmek mümkün değil. Redman, Sinise’dan başkası tarafından canlandırılamazdı zaten, Rob Lowe kariyerinin doruğuna ulaşmıştır, Storke, Larry rolünde harikadır, Fagerbakke Tom karakterinde muhteşemdir ve Flagg’i oynayan Sheridan tam bir kötülük abidesidir. Kathy Bates ve Ed Harris gibi konuk oyuncular dahi oldukça güçlüdür. Tek zayıf nokta Ringwald olabilir, genel olarak iyi bir performans sergilemektedir ancak bazen rahatsız edici olabilmektedir. Filmin müziği de atmosferi çok iyi yansıtmaktadır ve duygusal sahneleri çok iyi vurgulamaktadır. Bazı küçük dokunuşlar filmi unutulmaz kılıyor; başlangıçtaki karışıklık, Bates’in DJ’inin vurulması ve sürekli görünen karga. Başka çok iyi sahneler de var; sonunda birkaç damla göz yaşına sebep olan Tom ve Nick arasında gelişen dostluk, belli karakterlerin değişen kişilikleri, ve (bana göre) Abigail Ana ve diğerleri yukarıdan izlerken Boulder’a yaklaşan bir sürü bisikletli ve arabanın yer aldığı sahne. Kamera çekimleri de bu tür TV dizilerinde nadir rastlanır şekilde kaliteli ve güzel.
Eğer okumadıysanız da izlemeniz gereken bir hikaye The Stand. Romandakinden daha az sayıda temayı işlemesine rağmen oldukça yoğun bir yapım ve kesinlikle sıkıcı değil. Başından itibaren öykünün içine çekiliyoruz, karakterlerle arkadaş olabiliyoruz ve biri öldüğünde bundan etkileniyoruz. Stephen King’in 20.yüzyılın en büyük hikaye anlatıcısı olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Eserlerinden uyarlanan pek çok film pek iyi olmasa da bir çoğu da klasik değerindedir ve bence bu yapım da uzunluğundan dolayı olsa gerek göz ardı edilmiştir halbuki iyi ve kötü arasındaki savaşı çok güzel bir şekilde anlatmaktadır.
Bunları biliyor musunuz?
- Başlangıçta Randall Flagg rolü Jeff Goldblum’a teklif edilmiş ama o kabul etmemiş.
- Yargıç Richard Farris karakterini ilk önce Moses Gunn oynamış fakat sağlık nedenlerinden dolayı işi bırakması gerekince yerini Ossie Davis almış.
- Filmin çekimlerinin çoğu Orem, Utah’taki eski Osmond sesli çekim stüdyosunda yapılmış.
- Abigail Ana’nın evi ve mısır tarlası gerçek ölçülerde stüdyoda inşa edilmiş.
- Stüdyodaki mısır tarlası için Florida’dan mısır bitkileri getirtilmiş ve ekilmiş fakat bitkiler ölmüş. Bunun üzerine 80,000 dolar harcanarak sahte mısırlar kullanılmış.
- Abigail Ana’nın çiftlik evi için tam ölçüde bir ağaç, tonlarca toprak, ot ve çim getirtilmiş. Gökyüzü tüm stüdyoyu çevreleyen bir arkaplana boyanmış.
- Randall Flagg‘ın Las Vegas’taki çatı katı süiti de stüdyoda inşa edilmiş. Hikayede tasvir edilen odanın mermer duvarları ve zemini olduğu için sunta malzemeden gerekli malzemeler yapılmış ve mermer deseninde boyanmış.
- Sanat yönetmenleri belli bir sahne için ellerindeki Magic 8-Ball’un nasıl çalıştığına dair bilgi edinmek istemişler. Oyuncak firmasını aramışlar ama şirket bir sır olduğu için oyuncağın çalışma mekanizmasını anlatmayı reddetmiş.
- Bazı rakamlar: -1,141 kitap sayfası -460 senaryo sayfası -6 eyalet -100 çekim günü -125+ replikli rol –senaryodaki 19 eyalette 95 çekim yeri -8 saat uzunluğunda film -4,5 saatten uzun süren müzik.
- Randall Flagg bir sahnede şöyle der: “Seninle tanıştığıma memnun oldum, Lloyd. Umarım adımı tahmin ediyorsundur,” Aklı karışmış ve açlık çeken Lloyd onun ne demek istediğini anlamayarak, “Ha?” diye sorar. Randall Flagg de şu cevabı verir “Bu bir klasiğe göndermeydi” Bu klasik eser The Rolling Stones’un “Sympathy for the Devil” isimli şarkısıdır.
- Filmin sonunda Stu’nun kullandığı baston Storm of the Century isimli yapımda Andre Linoge’un kullandığı bastonun aynısıdır.
- Trashcan’in içeri daldığı Plaza’nın lobisi aslında Stardust Resort & Casino’ya aittir.
- Yıllarca George A.Romero bu hikayeyi bir sinema filmi haline getirmeyi planlamış. Stephen King bunu bir film uzunluğuna kısaltmak için bir çok taslak yazmış ve daha fazla kısaltamayınca da hikayeyi iki ayrı film yapmaya karar vermişler ve sonunda Rospo Pallenberg’ün bir taslak yazmasına izin vermişler. Ancak bunu başaramadan King’e bu romanı televizyonda bir mini dizi haline getirme teklifi yapılmış.
- Randall Flagg rolü için düşünülen diğer oyuncular Christopher Walken ve Willem Dafoe’ymuş.
Yönetmen: Mick Garris
Senaryo/Kitap: Stephen King
Imdb Puanı: 7.2/10
Yapım: 1994, ABD Süre: 366 Dakika (TV Dizisi 6 Bölüm)
Oyuncular: Gary Sinise, Molly Ringwald, Jamey Sheridan, Ruby Dee, Miguel Ferrer, Corin Nemec, Matt Frewer, Adam Storke, Ray Walston, Rob Lowe, Peter Van Norden, Bill Fagerbakke, Laura San Giacomo, Ossie Davis, Rick Aviles, Shawnee Smith, Tom Holland, Kareem Abdul-Jabbar