Perdede mezar taşı suratlı bir adam, Anton Chigurh (Javier Bardem)... Derinden gelen ses, göremediğimiz yüze geçmişte kalan anısını anlatıyor... Antilop avcısı Llewelyn Moss'la (Josh Brolin) birlikte iz sürerken arkasından daha çoğu gelecek dedirten birkaç insanın öldüğü uyuşturucu takasına düşeriz. Bir çanta dolusu paranın tüm yaşamını değiştireceği düşüncesiyle paraya kayıtsız kalamayan avcı Moss, Chigurh'un avı olur. Kaçtığı kadar da izlenir. Ters giden uyuşturucu - para takasıyla başlayan olaylar zincirini anlamaya çalışan şerif Ed Tom Bell (Tommy Lee Jones), iki adamın ardı sıra dolaşır. Şerifin sesiyle başlayan film, emekli olan Ed Tom Bell'in düşüyle son bulur.. Sonra..... sondan başa düşündürür.
Rastlantı nedir? Bay Moss düz ovada karşılaştığı kanlı olayda parayı yanına alarak bir seçim yapar, yeni olaylar zincirini başlatır. Olasılıklardan birini seçmek olacakların sorumlusu yapar. Bay Chigurh metal parayı Moss'un karısının önüne koyarak yazı mı tura mı diye sorduğunda kadın; "para karar vermesin, sen karar ver' 'der. Chigurh'un yanıtı ilginçtir "kocan böyle olmasını istedi, seni değil kendi yaşamını seçti". Karar verilmiştir, katilimiz yalnız uygulayan gibi durur. Değer nedir? Bir insanı öldürmek için neden aramayan Chigurh alışveriş yaptığı dükkandaki adama da yazı mı tura mı diye sorar, doğru yanıt alınca ürkek ve şaşkın adama metal parayı verir, "cebine koyma, diğerleriyle karışmasın, o özel bir para" der ama dükkandan çıkarken duyulur duyulmaz arası bir sesle ekler "hiç bir özelliği yok". Bir nesne bir olay ya da insana yüklediğimiz anlamı ortadan kaldırdığımızda, kendinde neyse "o" kalıyor, daha çoğu değil. Coen kardeşler görsel sanatla görünenlerin ötesine geçmeye davet ediyor izleyenlerini. Para ve güç, suç ve adalet, iyi ve kötü ve benzerleri, kullandığımız sözcüklerin kavranabilmesi için onlara ilişkin ezber bilgimizin soyutlanması isteniyor ki anlaşılabilsin. Duyulara duygulara değil,akla seslenmeyi seçtiklerinden belki de müzik duyulmuyor filmlerinde.
Kamera durur. Perde bir an kararır, tüm duyularımız kapalıdır, karanlıkta kalır boşluğa düşeriz. Karanlıktan çıkışımızla ne ile karşılaşacağımızın bilinmezliği yan yana durur az bir zaman ve olmakta olanın izleyicisi oluruz, her zaman.
Kanlı para elden ele geçer, güç, egemen olma isteği el değiştirir durmadan. Kendi hallerinde iki erkek çocukla rastlaşan kanlı dolar, hemen yeni bir kavga başlatır çocuklar arasında.
Babası, babasının babası da Şerif olan Ed Tom Bell, gördüğü düşü anlatır. " ....babam benden gençti..., bana para verdi ve ben o parayı kaybettim."
Felsefi arayışları sinema diliyle kaynaştıran Coen kardeşler, bir film oyuncusu gibi kendimizi seyretmenin zorluğunu bilerek, daha bir çok soru bırakırlar serimize. Adaleti temsil eden şerifi, suçluları yakalarken görmeyiz, biten olayların ardından ölüler kaldırılırken gelir. Moss'u korumaya çalışır, Chigurh'u bir türlü yakalamaz. Hüküm vermez, yargılamaz. Bell "anlayamayacağım bir şeyin parçası olmak istemiyorum" derken bir sahnede, diğerinde "ilkeleri var ama yok" diyor Chigurh karekteri için. Soyutlamaların sonunda bulduğumuzda var olan ilke, başlangıçta yoktur ve biz onunla bilir,olanları ilişkilendirir, anlamaya başlarız. Anlamak,kendimizi tanımak tutkusu gençleştirir hepimizi.
Cormac McCarthy'in romanı İhtiyarlara Yer Yok (No Country For Old Men ), Joel Coen-Ethan Coen kardeşlerin sinema diliyle dirilir. Cinayetlerle sonuçlanan acımasız uyuşturucu trafiğini anlatan seyirlik bir aksiyon filmi yerine, düşünme kalıplarımızı gözden geçirdiğimiz mantık oyununa dönüşür.