1. The Departed (2006)
Martin Scorsese’nin bu filmini listeye almamı garipseyenler olabilir ama birazdan açıklayacağım sebeplerden ötürü bu film beni çok dumura uğratmıştı. Zira filmdeki bir şey, yani şu: filmin tüm ana karakterlerinin hiç uzatmadan etmeden, en beklenmedik anda çat diye öldürülmesi ve sanki figüranmışlar gibi olayın üstünde bile durulmaması, bana Hollywood için hayli sıradışı gelmiş ve baya şaşırmıştım. Gene de klasik anlamda bir twisted ending diyemeyiz tabii bu filme.
2. Hide and Seek (2005)
Çok beğenilmiş bir film değil bu. Annesi intihar eden bir kız çocuğu, babasıyla birlikte ücra bir yerlerdeki bir eve taşınır. Kızın hayali arkadaşı gelir ve bir takım cinayetler başlar. Acaba kız deli midir nedir? Neyse efenim tabii, sonunda olay çözülülür. Meğersem: Katil şizofren babadır, hayali arkadaş da adamın diğer kişiliğidir. Her ne kadar sonu biraz gimmicky bulunsa da ben gerilmiştim bu filmde ve açıkçası sonu da tahmin etmemiştim. Ederim halbuki normalde.
3. Swimming Pool (2003)
Francois Ozon’un bu filminde, yaşlı bir polisiye yazarı bir arkadaşının evinde inzivaya çekilir. Ev sahibinin genç ve seksi kızı da eve gelir. Evde çeşit çeşit olaylar olur, hatta bir de cinayet işlenir, yazarla kız suç ortağı olur falan filan. Meğersem: Hepsi yazarın yazdığı bir roman imiş. Filmin şaşırtıcı sonu her ne kadar alışıldık bir şaşırtıcı son da olsa, filmin iyi yanı, film boyunca böyle bir twist geleceğini asla hissettirmemesi ve gayet kara film tadında ilerlemesidir.
4. The Sixth Sense (1999)
Valla açık söyleyeyim, benim için beklenmedik bir son sağlamadı bu film. Zira ben bu filmin 15. dakikasında olayı tahmin etmiş olmakla birlikte, millet de mütemadiyen “ay dumur olcanız” dediği için, hep başka bir twist bekledim durdum, boşuna beklemişim. Çünkü neymiş? Meğersem: Adam filmin taa en başında vurulduğunda ölmüşmüş. Peeeh! İşbu yüzden, zaten yönetmen olarak çok da bayılmadiğim M. Night Shyamalan’ın bu filmi listeye baya alt sıralardan giriş yaptı efenim ama şaşıran, şaşırdı tabii, ne diim.
5. American Psycho (2000)
Psikopatın da psikopatı bi adamı oynayan Christian Bale, film boyunca kadından kadına seker, hepsini de öldürürür. Meğersem: Olayın hepsi adamın kafasındadir kafasındaaaa! Çok da aşırı beklenmedik diil bence.
6. The Prestige (2006)
Prestij sihirbazlar dünyasında finalde yapılan büyük ve şaşalı gösteriye deniyormuş. Christopher Nolan’ın yönettiği bu film de, iki rakip sihirbazın, çeşitli alavare dalaverelerle birbirlerinin prestij numaralarının hilelerini öğrenmeye çalışmalarını anlatır. Sonunda da sahnenin bir tarafından kaybolup, başka bir yerinden beliren sihirbazımızın sırrını öğreniriz. Meğersem: Daha safirik olan sihirbahızımız baştan ikiz seçeneğini elemiştir. Kendisi hileyi bir türlü çözemediği için Nicholas Tesla ile birlikte çalışarak zamanına göre high-tech bir cihaz ile kendini klonlayarak bu numarayı gerçekleştirmeyi başarmıştır. Oysa ki olay çok basittir ve diğer sihirbazın gerçekten de sadace ikizi vardır. Yaaa yaaa! Ayrıca bu filmden bir de sihirbaz milletine güven olmayacağı dersini de çıkarırız.
7. Crying Game (1992)
IRA tarafından kaçırılan bir askerle, kendisini kaçıran adamın dostluğu ve bu dostluk üzerinden adamın yaşadığı büyük aşk hikayesini izleriz. Asker ölünce, bu IRA’cı arkadaş, askerin büyük aşkını bulmaya gider, kendi de kadına kapılır ve falan filan. Amaaa filmde bir çüüüş! noktası vardır elbet ve o da şudur: Büyük aşkın objesi kadın, aslında kadın değil adamdır. Ayrıca kendisinin de bir takım komplolarda parmağı vardır. Filmi zamanında vizyonda seyrettiğimden, çok net hatırlayamıyorum detayları ama nasıl bir “oha!” dediğimi çok iyi hatırlıyorum. Gerçi neredeyse çocuktum tabii, bugün gözümüz açıldı, belki bugün seyretsem “aaa belliydi” derim ama o zaman diyememiştim tabi. Ne olursa olsun, çok güzel filmdir.
8. El Maquinista (2004)
Yine Christian Bale karşımızda, yine garip bir karakter ama bu sefer daha kurban rolünde gibi. Üstelik de bu film için deli gibi kilo vermiş. Takdire şayan. Bir yıldan beri uyuyayamayan, bu yüzden de gerçekle ilişiğini yavaş yavaş kaybetmekte olan bir işçi, evinde garip garip notlar bulmaya, halusinasyonlar görmeye falan başlayınca iyiden iyiye paranoyaklaşır. Meğersem: Kendisi arabasıyla bir çocuğa çarpmış ve onun ölümüne sebep olmuştur, insomnia’sının sebebi de hissetiği suçluluktur. Ayrıca o notlar falan da hep kazayla ilintilidir. Böyleyken böyle.
9. Stay (2005)
Bir psikiyatrist ve hastası genç çocuk. Bu çocukcaaz baya deli gibi davranmaktadır. Psikiyatristimiz de kendisi için endişelenmektedir, intihar edicek bu diye. Sonra çocuk bi ortalardan kaybolur, dohtor civanım da kendisini arar filan. Hatta kendisi de hafiften bi tırlatır o sırada. Sonra tabii arayan mevlasını da bulur belasını da hesabı çocuk bulunur. Meğersem: Çocuk doktorun hastası falan değil, bir trafik kazasında ölmek üzere olan bir gençtir. Doktor ise kazada kendisine yardım etmeye çalışmaktadır. Tüm hikaye çocuğun ölmeden önce gördüğü son bir hayalden ibarettir aslında. Filmin montaj tekniği ise bir harikadır bu arada, belirtmeden geçemiciim.
10. Star Wars Episode 5: The Empire Strikes Back (1980)
Şimdi George Lucas’ın bu filminde karışık bi durum var zira, biz bunu seyrettiğimiz zaman serinin 1., 2. ve 3. filmleri henüz piyasada yoktu. O yüzden bu filmi seyredince dumur olmuştuk. Neden mi dumur olmuştuk? E çünkü: Darth Vader Luke Skywalker’ın babası çıkmıştı, e biz de “yuh!” demiştik haliyle. Zamane gençliği ise bu filmleri sıralı seyrettiğinden, neye dumur olduğumuzu anlamakta zorlanabilir tabii. Ne de olsa kronolojik seyredince, daha 2. filmden neyin ne olduğunu biliyor oluyorsunuz. Gel gör ki kazın ayağı öyle değildi bizim zamanımızda.