1990’lardaki korku filmleri kötüydü. İlk korku filmlerini bu periyodda izlemiş bir nesilden olanlar bunu kabul etmeyebilirler. Ancak önceki nesilden ve daha eski korku hayranları 90’lardan hoşnut değillerdir. Belki hepimizin bu geçmiş 10 yılı değerlendirmek için tabloya biraz uzaktan bakmamız gerekiyordur. Son zamanlarda 90’ları yeniden inceliyorum ve söylemek zorundayım ki o kadar da kötü değil. Gerçekten. Belki bazılarımız 90’lar hakkında çok dramatik düşünüyoruz. Kesinlikle spontane ve kalitede sürekliliğin olmadığı yıllardı ama korku gibi bir janr için herhangi bir düzeyin korunmasını istemek de fazla olur. Ayrıca hiçbir dönem mükemmel değildir. 90’lar gösterilen çabayla anılmalıdır. Bu devirde film yapımcıları ve stüdyolar dev gibi bir dart tahtası olan korku konusuna fikir oklarını fırlatıyor ve 12’den vurarak başarılı ve karlı yeni bir korku dalgası oluşturmaya çalışıyorlardı (aynı 80’lerdeki slasher film patlaması, 2000’lerdeki J-korku re-make filmlerindeki artış ve günümüzdeki el kamerasıyla çekim furyası gibi). Bu yüzden, yeni pazarlanabilir korku karakterleri, yaratık özellikleri konusunda başarısız atılımlar, bolca Stephen King adaptasyonu ve VHS kaset çekimleri gördük. Bu dönemin ancak ikinci yarısında Scream, The Blair Witch Project ve The Sixth Sense gibi kar getiren büyük ve sonradan devamı ya da taklitleri çekilen filmler yapıldı. Ah, fakat finansal başarı her zaman “kalite” anlamına gelmez ve pek çoklarına göre 90’larda yapılan filmlerde kalite yoktur. Ben bu algıyı tersine çevirmek için buradayım. Çok farklı olan 90’lı yıllara ait 20 filmlik bir liste yaptım.
1) Cemetery Man (1994)
Michele Soavi‘nin 1994 yılı yapımı korku filmi ölüm ve aşkı anlatmaktadır; ölüm burada şiirsel, şık ve esprili bir şekilde aktarılmaktadır. Rupert Everett (ve Anna Falchi) ölülerin gömüldükleri yerde kalamadıkları bir mezarlıktaki mezarlık bekçisini çok başarılı bir şekilde canlandırmaktadır.
2) Jacob’s Ladder (1990)
Fatal Attraction ve Indecent Proposal filmleri arasında yönetmen Adrian Lyne 1990 yılında son derece ürkütücü olan Jacob’s Ladder filmini çekmiştir. Savaş gazisi Tim Robbins şeytanlarla dolu olan kaotik bir vizyonlar denizinde yüzmektedir ve Vietnam’daki geçmişi onu bırakmamaktadır. Bu kabusların yapıldığı materyaldir.
3) Event Horizon (1997)
Event Horizon, tartışmaya açık şekilde Paul W.S. Anderson‘ın en iyi filmidir. 1997 yılında gösterime giren bu bilim kurgu – korku filmi melezi, parlak ışıklar, yüksek gürültüler ve kötücül görüntüleriyle uzaydaki bir hayaletli evin hikayesine benzemektedir. Bu film her zaman yıldız özelliği taşıyan Sam Neill’ın performansıyla sağlamlaşmıştır.
4) Deep Rising (1998)
G.I. Joe, Van Helsing ve hatta The Mummy film serisinden önce yönetmen Stephen Sommers, 1998 yılının keskin canavar filmleriyle 90’ları kapatmıştır. Treat Williams, John Finnegan ile birlikte anlaşılması kolay bir karakter sergilemiştir ve hikaye de akıllıca ve eğlencelidir. Rob Bottin’in yarattığı canavar karakterine dikkatinizi çekerim!
5) Body Snatchers (1993)
Abel Ferrera, Stuart Gordon, Dennis Paoli ve diğer yazarlarla birlikte Invasion of the Body Snatchers’ın hikayesine damgasını vurmuştur. Bir askeri üste geçen hikayede Meg Tilly’nin uzaylıyı canlandırdığı performansı saygıyı hak etmektedir. R. Lee Ermey ve Forest Whitaker da filmde yüzlerini göstermiştir.
6) Cronos (1993)
Guillermo del Toro‘nun 1993 yılında yönetmenliğe çıkış yaptığı bu filmde bolca kan, ölümsüzlük, katiller, garip cihazlar ve en iyisi de ses getiren karanlık bir güzellik vardır. Del Toro’yu sinemada korkunç bir yola sokan başarılı bir başlangıçtır.
7) Tremors (1990)
Bu 1990 yapımı film, hiç kuşkusuz “tüm zamanların en iyi canavar filmleri” kategorisinde yer almaktadır. Bunun nedeni öncelikle iyi yazılmış, renkli karakterler barındırmasıdır (Kevin Bacon, Fred Ward, Michael Gross, ve diğerleri). İkinci neden ise büyük yaratıklar olan Graboid’leri hayata geçiren muhteşem efekt çalışmasıdır.
8) Candyman (1992)
Clive Barker‘ın “The Forbidden” eseri, 1992 yılında Bernard Rose’un filmi ile can bulur. Bu film, Rose’un kusursuz yönetmenliği, Philip Glass’ın film müziği ve güçlü oyunculuk performansı ile slasher kategorisini aşmaktadır (öykü, yaşam bulan bir şehir efsanesiyle ilgilidir).
9) Dead Alive (1992)
Dead Alive (diğer adı Braindead) ABD’de 1992 yılında gösterime girmiştir ve benzersiz kanlı sahneleri ve enerjisiyle bu gün bile sağlam bir gore filmdir.
10) Demon Knight (1995)
İlk olarak 1995 yılında Tales from the Crypt Presents filminde yer alan hikayelerden biri olarak gösterime girmiştir. Demon Knight saf rock ‘n roll’dur. Renkli, vahşi, komik ve böbürlenen senaryosuyla çok iyi bir filmdir. Ve-hadi-dürüst olalım: Billy Zane adam gibi bir oyuncudur değil mi? (Yönetmen Ernest Dickerson sonradan Walking Dead’in sürekli yönetmeni olmuştur)
11) The Exorcist 3 (1990)
Tüm zamanların en korkutucu sahnelerine sahip olmanın ötesinde The Exorcist 3 (1990) basit ve sade bir korku filmidir. Yazar-yönetmen William Peter Blatty – ayrıca garip fakat çok iyi bir film olan The Ninth Configuration’un yönetmen koltuğunda oturmuştur – sadece iyi karakterler (ve bunları destekleyen oyuncuları) değil aynı zamanda bir parça iğrençlik de yaratabildiğini göstermiştir. Filmin sonu beceriksizcedir yine de The Exorcist 3 izlenmeye değer.
12) The Frighteners (1996)
Dead Alive ve Heavenly Creature’ın yönetmenine bir miktar para verirseniz ne olur? 1996 yılında baş rolünü Michael J. Fox’un oynadığı bu çılgın filmi elde edersiniz. Michael’ın canlandırdığı karakter hayalet arkadaşlarıyla birlikte insanları dolandıran fakat sonradan kendisini ölümcül bir komplonun içinde bulan bir adamdır. Senaryo aslında çok iyi ve güzelce tabakalandırılmıştır ve film boyunca beklenmeyen tehlikeli bir gidişat vardır. Bu özellik, filmin eğlenceli tonunu bozmamaktadır. Yine de bu Hollywood’dan mı geldi? Çılgınca!
13) In the Mouth of Madness (1994)
John Carpenter’ın 1994 tarihli bu filminde, ünlülerle kafayı bozma durumunun doğası Lovecraft-vari bir durumla çarpışıyor (Sam Neill da rahatsız edici derecede iyi bir performans sergiliyor). Freddy’s Dead için yazdığı senaryodan birkaç numara ödünç alan Michael De Luca senaryosuyla Carpenter’ın deliliği, paranoyayı, dehşeti ve korkunç yaratıkları canlandırmasını sağlıyor.
14) The Blair Witch Project (1999)
Bu, “gerçek kayıt” tarzında çekilmiş olan 1999 yapımı filmin en büyük numarası bazı insanları gerçek olduğuna inandırabilmesidir. Filmin yönetmenleri Eduardo Sanchez ve Daniel Myrick izleyiciyi basit şakalar ve taze bir öykü anlatımıyla korkutmaktadır.
15) Bram Stoker’s Dracula (1992)
1992 yılına ait bu adaptasyonda Francis Ford Coppola’nın çekimler sırasında bazı uyuşturucular kullandığı rivayet edilmektedir. Bu ateşli rüyalara, Skinemax düzeyinde erotizme sahip bir romantik filmdir … ayrıca Anthony Hopkins sahneyi adeta esir alıyor ve en üst düzeyde makyaj efektleri kullanılıyor. Dev gibi, gotik ve tam anlamıyla mükemmel bir yapım.
16) House on Haunted Hill (1999)
2000’li yıllarda Hollywood tam anlamıyla re-make furyasına gömülmeden önce 1999 yılında William Castle’ın siyah-beyaz klasiğinin yeniden yapımı karşımıza çıkmıştır. Yönetmen William Malone eşsiz bir vizyon, can yakan bir mizah ve yoğun korkuyla dolu üstün kalitede bir yapım gerçekleştirmiştir.
17) Ravenous (1999)
90’ların ne kadar farklı olduğuna dair son bir örnek daha ister misiniz? 1800’lü yılların ortasında geçen 1999 yılı yapımı bu yamyamlık öyküsünü izleyebilirsiniz. Çok zekice, çok acayip…kimsenin izlemeye gitmediği bir film. Araştırmaya değer.
18) Scream (1996)
1996 yılında çekilen gerçek bir dehşet canlandırmasıdır ve bunu da yapan Wes Craven’dır. 70’li ve 80’li yıllarda Craven’ın korku alanındaki etkisi düşünüldüğünde tam zamanında çekilmiş bir filmdir. Scream, korku filmlerinin sevgi dolu bir yorumu ve tek başına harika bir slasher filmidir.
19) Stir of Echoes (1999)
Richard Matheson’ın hikayesinden 1999 yılında uyarlanan bu film, fark edilmemiştir çünkü The Sixth Sense’den sonra gösterime girmiştir. Tahmin edin. Ben bu filmin daha iyi olduğunu düşünüyorum. Geleneksel bir hayalet hikayesi fakat bu filmi başarılı kılan yönetmen David Koepp‘in karanlık bir sır nedeniyle sarsılan bir Chicago mahallesini resmedişi ve Kevin Bacon’ın azımsanmayacak oyunculuk performansıdır.
20) Lord of Illusions (1995)
Clive Barker‘ın Nightbreed sonrası bu 1995 yılına ait yönetmenlik çalışması, Scott Bakula’nın akıcı Harry D’Amour tiplemesinin liderlik ettiği eğlenceli ve garip bir doğa üstü gizem hikayesidir. Elbette biraz hantal bir film ancak Bakula, bir tarikatla ilgili komplo örgüsü ve filmin Los Angeles fonu işe yarıyor.