Ya halkın adamı olacaksın, ya da halka ve hakka uzak olanların.

Ya eli yüzü kırışık, beli bükülmüş, saçları ağarmış Anadolu kadınının ve adamının elini öpeceksin, ya da onları o hale getirenlere takla atacaksın.

Ya aldırmayacaksın paraya tapanlara, herkesin yardımına koşacaksın, bunu da sorgulamayacaksın.

En değerli elbise üzerine haram sıçramamış olandır. Hiçbir leke onun kadar ağır kokmaz. Çıkmaz o leke ne dünyada ne de ahirette. Öyle bir kokar ki, cehennem zebanileri burunlarını tıkar.

En ufak bir çıkar için, kula kulluk etmeyeceksin. Ağaların yanında el etek öpüp, marabaların yanında kral kesilmeyeceksin.

Ağalar bir dediyse, sen iki uygulamayacaksın. İnsafın yok olmuş senin kardeş, sen bir küçük ağasın.

Bu millet hem küçük ve hem de büyük ağaları taşıdı. Kamburu çıktı. Beli büküldü. Doktor diyor ki, sen iflah olmazsın artık.

Anadolu insanının doktoru kim olacak? Hepsi yanlış tanı koydu. Yanlış tedavi, bu hastanın doktorları ne alın teri dökmüş, ne de göz nuru.

Her gün uyandığında yeni bir tehdit. Herkes işinde gücünde elektrikçisi, su tesisatçısı, ekmekçisi, manavı, bakkalı. Onlar mı memleketi bu hale getirdi, yoksa onların oy verdikleri mi?

Vah Anadolu insanım vah. Sen ne zaman gün yüzü göreceksin kendi memleketinde? Sen ne zaman kirlenmiş ilişkilerden kurtulacaksın?

Ne zaman kapını açık bıraktığın temiz günlerine döneceksin?

Ne zaman mahalledeki bir sorunu evindeki bir sorun gibi yaşadığına döneceksin, ne zaman?

Ne zaman fikirlere saygı duyacaksın, onun fikrini savunmak için canını ortaya koyacaksın? Çocuğun üniversitede çatıştığı zaman, o senin kardeşin, neden onun fikirleri ve görüşleri yüzünden onunla kavga ediyorsun diye sorgulayacaksın.

Ey halk sen ne zaman uyanacaksın.

Seni iliklerine kadar sömürüp, seni birbirine düşman haline getirip, sonra kendi ortak dünyalarında, rezil danslarında, yalılarında kadeh tokuşturup, sana gülenleri ne zaman tanıyacaksın?

"Bizim halk adam olmaz" deyip, senin onurunla oynayanları, "Bunlara iki çalım atarsın, bunların bizden başka alternatifi yok" deyip, nasıl olsa bunlar bize mecbur diyenleri, babadan oğula, sülaleden sülaleye, ağadan ağaya, aşiretten aşirete, patrondan patrona seçilmişleri devredenleri, senin lokmanı çalıp lokmanla seni tehdit edenleri ne zaman tanıyacaksın?

Kurmuşlar düzeni sömürüyorlar seni. Yedi kapı örmüşler senle aralarına. Onlar möhöm ve yüksek zat. Sense bir garip Anadolulu.

Bunlar değil miydi Osmanlı’nın son dönemlerinde bizi hasta adam eden. Onların saltanatı uğruna ne devletler yitirip, neler tükettik. Şimdi aynı masal. Yine hiç kimse saltanatından vazgeçmiyor. Memleket kimin umurunda. Yeter ki alttan gitmesin makam, makam şoforü ve araç.

Bunlar değil mi bizi yine iki kuruşa muhtaç eden. Sen ne zaman geleceğine ve kendine sahip çıkacaksın ne zaman?