Bir çoğumuz Charlize Theron‘u ilk kez Axe reklamında görmüştür. Bu reklamda güzelliği ile herkesin dikkatini çeken Güney Afrika doğumlu Charlize Theron‘un ne kadar yetenekli olduğunu henüz kimse bilmiyordu.
Charlize Theron’un çocukluğu oldukça zor geçti. Alkolik olan babası, Charlize’e ve alman kökenli olan annesine sürekli hakaret ediyor, bazı durumlarda da şiddete başvuruyordu. 21 Haziran 1991 tarihinde anne Gerda, kendisini ve kızını savunmak için baba Charles’ı silahla öldürdü. Anne Gerda, nefsi müdafaa gerekçesiyle herhangi bir ceza almadı.
Henüz 16 yaşındayken böylesine dramatik bir olay yaşayan Charlize, bundan fazla etkilenmemiş olacak ki, 14 yaşında başladığı mankenlik kariyerine devam etti ve ulusal bir ödül bile aldı. Çocukluğundan beri baleye tutkusu olan Charlize, mankenlikten vazgeçip bale dersleri almaya karar verdi. Lakin bale kariyeri de pek uzun sürmedi. Geçirdiği ciddi bir diz sakatlığından sonra dans edemeyen genç kız bu sefer şansını oyunculukta denemek istedi. Annesi onu 1994 yılında Los Angeles’e gönderdi ve Charlize hemen Hollywood’daki tüm ajansları ziyaret etmeye başladı, fakat başarılı olamadı.
Ne yapacağını bilemeyen Charlize, bir gün annesinin gönderdiği çeki bozdurmak için bir bankaya gitti. Bankada çekin karşılıksız olduğunu öğrenince çılgına dönen Charlize, bankada çalışanlar ile hararetli bir tartışmaya girdi. Tesadüfen orada bulunan bir ajans sahibi Charlize’in sinirli halinden pek bir etkilenmiş olmalı ki, hemen yanına gidip Charlize’e kartını verdi ve bu, Charlize’in hayatında bir dönüm noktası oldu.
Ana dili Afrikanca olan Charlize, TV dizileri izleyerek İngilizcesini geliştirdi ve ilk rolünü kaptı. 1995 yapımı düşük bütçeli bir yapımda bir anneyi canlandırdı ve sadece 3 saniye ekranda göründü. Arından 1996 yapımı 2 Days in the Valley filminde küçük bir rol aldı ve buradaki oyunculuğu sayesinde, Tom Hanks’in de oynadığı “That Thing You Do” filminde Tina karakterini canlandırdı.
Charlize Theron‘un oyunculuk kariyerindeki dönüm noktası ise “The Devil’s Advocate – Şeytanın Avukatı” filmi oldu. Al Pacino ve Keanu Reeves’in başrolllerde olduğu 1997 yapımı gerilim filminde Charlize Theron muhteşem bir performans sergiledi. Mary Ann rolünü canlandıran Charlize, çekimler boyunca her gün bir saatini şizofreni davranışları öğrenmek için bir psikolog ile çalıştı. Tüm bu çabalara rağmen, performansından çok, çırılçıplak soyunması ile dikkat çekti. Şeytanın Avukatı, erkeklerin aklında Charlize Theron’ın soyunduğu ve çırılçıplak olduğu film olarak akıllarda kaldı. Charlize bir röportajında soyunması ile ilgili şunu demişti: “Bence utanılacak herhangi bir şey yok. Ben seksüel bir varlığım. Ben bir kadınım. Ve kendimi güzel buluyorum.”
“Şeytanın Avukatı” filminden sonra teklif üzerine teklif aldı güzel aktris. “The Cider House Rules“, “The Astronaut’s Wife“, “Men of Honor” gibi yapımlarda boy gösteren ünlü oyuncu, 2003 yapımı “Monster – Cani” filmi ile herkesi şaşırttı. Aileen Wuornos isimli seri katili canlandıran Charlize, bu rol için yaklaşık 14 kilo aldı. Makyajlar ile tanınmaz hale gelen Charlize, burada sergilediği olağanüstü performansı ile “En İyi Kadın Oyuncu” Oscar ödülünü kazandı. Toplamda kazandığı 26 ödülün en önemlisi de buydu. Çok geçmeden Hollywood Walk of Fame’e adı yazıldı.
Charlize Theron, Kim Bassinger’den sonra Playboy’a soyunan ve Oscar ödülü alan ikinci bayan aktris olarak tarihi geçti. En sevdiği aktörün Tom Hanks olduğunu söyleyen Charlize Theron, ödülü aldıktan sonra eski Güney Afrika Başkanı Nelson Mandela ile kucaklaşmış ve göz yaşlarına boğulmuştu. Hala en seksi kadınlardan biri olarak gösterilen Charlize yakında “Young Adult“, “Prometheus” ve “Snow White and the Huntsman” filmlerinde karşımıza çıkacak.