Osmanlı: Yeniçeri Ocağının içyüzü

Yeniçeri Tarih 600 yıllık bir devletin dünyaya nasıl hükmettiğini altın harflerle belleğine kazıdı. Genç beyinler, Tarih derslerinde bastıra bastıra bu saltanatı okudu. Nice imparator bu gücün önünde diz çöktü Osmanlı, onlarca devlete haritaları baştan çizdirdi.

Tarih 600 yıllık bir devletin dünyaya nasıl hükmettiğini altın harflerle belleğine kazıdı. Genç beyinler, Tarih derslerinde bastıra bastıra bu saltanatı okudu. Nice imparator bu gücün önünde diz çöktü Osmanlı, onlarca devlete haritaları baştan çizdirdi. Yıkılamaz denilen imparatorlukları devirdi. Alınamaz denilen İstanbulu karadan yürüttüğü gemilerle bir gecede aldı Peki bu devranın askeri teşkilatlanması, yeniçeri nasıl doğdu? Nasıl gelişti? Neden dağıtıldı? Gelin Beraber inceleyelim.

Yeniçeri ocağı I.Murat döneminde, 1362 yılında kuruldu. Ocağın teşkilatlanmasında örnek alınan sistem Selçuklu ve Memlüklerin askeri yapılanmasıydı. İlk başta 1.000 kişi olarak kurulan ocak, zamanla büyüdü ve devir kapatıp, devir açacak kadar nice bir kudrete haiz oldu.

Anadolu Selçuklunun Meşhur Hassa Ordusu, Yeniçeri teşkilatının şablonu olarak benimsendi. Hassa teşkilatına o dönem Hiristiyan asıllı köleler alınırdı. Osmanlı bu sistemi Yıldırım Beyazit döneminde Devşirme usulü olarak kemikleştirmiştir.

Beyazit Döneminde devşirmeler, hiristiyan asıllı ailelerin çocuklarından seçilirdi. Ailenin tek veya evli erkek çocuğu asla alınmazdı. Çok erkek çocuklu ailelerde ise alınan erkekler 14-22 yaş aralığından seçilirdi. Bu çocuklar Türk bir ailenin yanına verilir, İslam ahlakı ve Türk kültürü ile yetiştirilirdi. Devşirmeler, sünnet edildikten sonra Acemi ocağına kaydedilir, burda aldıkları eğitimi tamamladıklarında Yeniçeri ocağına terfi ederlerdi. Yeniçerili askerlerin evlenmeleri ve askerlik dışında herhangibir iş ile meşgul olmaları kesinlikle yasaktı. Zaten başka bir işe vakitte bulamazlardı. Nitekim seferler uzun yıllar sürermekte ve eğitimleri ise dur durak bilmeden devam etmekteydi.

Rivayet olunur ki: bazı müslüman aileler bile kendilerini hiristiyan gösterip, çocuklarını devşirme sistemine entegre etmeye çalışırlardı. Sistem okadar muazzamdı ki, askerler çağın en güçlü askeri eğitimini ve en yüksek standartlarda hayat şartlarını elde etmekteydi.

Yeniçerilerden çeşitli fizik ve zeka testlerini geçenler saraya ve saltanat hizmetine alınır, Padişahın bir numaralı askerleri olan Kapıkulu askerleri olarak görev yaparlardı.

Yeniçerilerin bir diğer vasfı da Avrupadaki ilk düzenli ordu olmalarıdır.

Bilinenin aksine Yeniçeriler Cihad veya Fetih politikaları için değil, iç iktidar için yetiştirilmişti. Seferlerde ordu içinde hep azınlık konumundaydılar. Ordunun dara düşmesi haricinde cepheye sürülmezlerdi veya düşmana son bir öldürücü darbe vurmak haricinde savaşmazlardı

Yeniçeriler, daima iç isyanları bastırmak için kullanıldı. Devlet, bu isyanlarda Yeniçeri haricinde başka bir güce nadiren güvenmekteydi.

Yeniçeri ordusuna yılda birkez elbise ve üç ayda bir ulufe denilen maaş ödenirdi. Kapıkulu askeri olan Yeniçeriler, kendilerini Osmanlı tahtında oturan padişahın kölesi bilir ve bununla övünürlerdi. İstisnalar dışında 16. yüzyıl ortalarına kadar ocağın düzeni I.Muratın getirdiği itaat-ı mutlaka disiplini sayesinde hiç bozulmadı. Padişahın kendiside bir numaralı Yeniçeri sayıldığı için bu itibarlı görev Kanuni zamanına kadar hiçbir yolsuzluğa göz yummadı. Bu sayede saygınlığı artan ocak, adı duyulduğunda bile dizleri titreten bir kudretin sahibi oldu.

Her yapılanmada olduğu gibi Yeniçerilerde başlarında dirayetli hükümdarlar olduğu müddetçe isyan çıkarmamışlardır ancak taht kavgaları, sadrazam ve padişah çekişmeleri veya ekonomik nedenlerden ötürü Yeniçeri ordusu zaman zaman ayaklanmıştır. Hatta denebilr ki İstanbuldaki Tüm isyanları kapıkulu askerleri çıkarmıştır.

Yeniçerilerin ilk ayaklanması Fatih dönemine dayanır. Vezir-i azamı ile çekişmeye giren genç padişah, Yeniçeri ayaklanması ile karşılaşmış fakat bu ayaklanmayı başarılı bir şekilde bastırmayı bilmiştir. Hatta bu dönemden sonra Kapıkulu askerlerini devletin sınırlarını genişletme ve merkezileştirme yönünde başarı ile kullanmıştır.

Yeniçeride tam bir çözünme ise III. Murat döneminde baş göstermiş, bu dönemde Yeniçeri ocağında evlenenler, ticaret ve esnaflıkla uğraşanlar, kışla yerine evinde yatmaya başlayanlar olmuştur. Disiplinin bozulduğu yapılanmada çözünmeler, ocağın itibar ve güç kaybını beraberinde getirmiş, teşkilat vasıfsızlaşmaya başlamıştır. Bu dönemde akçanın değerinin düşürülmesi ile birlikte düşük ulufe almak istemeyen kapıkulu askerleri isyan etmiş ve vezir ile defterdarın kellesini istemişlerdir. İsyanın bastırılması için istekleri yerine getirilmiş ancak Yeniçeri bu dönemden sonra kendi içinde bambaşka bir yapılanmaya giderek saraya her istediğini yaptırır konuma gelmiş, başıboş bir topluluk vasfı yüklenmişlerdir.

Padişahların basiretsizliği ve sefere çıkmaktaki iştahsız davranışları Yeniçerilerin zoruna gitmiş, zorla sefere götürülen padişahlarda çıktıkları seferlerde Yeniçerilerin disiplinini sağlayamaz olmuştur. O dönemde ocağa dışardan para ile adam alınmaya başlanmış, ocaktan çıkarılan askerler tekrar ocağa girebilmiş ve bu sayede ocağın kuralları tamamen zaafiyete uğratılmıştır.

Yeniçeriler ilk kez II.Osman döneminde bir padişahı öldürmeye cürret etmiş ve başarılı olmuşlardır. Genç Osman Lehistan seferinde gayretsiz gördüğü orduyu dağıtma kararı almış, bu arzusu Yeniçeri ocağı tarafından duyulunca kellesinden olmuştur.

1560 yılından sonra İstanbul dışında, sancaklarda da yeniçeri garnizonları kuruldu. Böylelikle kapıkulu ordusunun nüfuzu Anadolu’ya da yayılmıştır. Dolayısıyla yeniçeriler eyaletlerde merkezi otoritenin ve asayişin sağlanmasında mühim bir konumdaydılar. Diğer yandan yeniçeriler başkentte iktidarı tayin eden bir unsur oldu. Fatih Sultan’ın ölümünden sonra II. Beyazıt, I.Selim’in ve Yavuz’un tahta çıkmasını sağladılar. Her saltanat değişikliğinde yeniçerilere dağıtılan cülus bahşişi de zamanla yozlaştı ve padişahlarla yeniçeriler arasında adeta bir pazarlık konusu haline geldi. Vergi toplamak ve devlet işlerini yürütmek gibi görevlerle de uğraşmaya ve vergiden muaf tutuldukları içinde ticarete başladılar. Zamanla eyaletlerdeki gelir kaynaklarına da el atan Yeniçeriler, iltizam işleri ile uğraştılar. 17.yüzyılda taşradaki yeniçerilerin zulmünden bıkan halk onlara karşı yer yer isyan etti. Böylece devletin kuruluşu ve gelişmesinde büyük rolü olan kul sistemi zamanla yozlaştı ve devlete hakim olmaya başladı.

Yeniçerilerin savaşlarda gösterdikleri korkaklık, iteatsizlik ve disiplinsizlik ocağın II. Mahmud tarafından 1826 yılında kaldırılmasına kadar devam etmiştir.