Türklerin elinde şekillenen kahve, eşsiz lezzetiyle asırlarca avrupa'da "Türk modası" olarak içildi. Kısa zamanda evlerin vazgeçilmezleri arasında yerini alan Türk kahvesini Fransa'ya tanıtan Osmanlı sefiri Süleyman Ağa'nın hatırı ise, kırk sene değil sonsuza dek kalacaktı...
Viyanalıların, kahveyi deve yemi zannederek Tuna Nehri'ne döktüklerini gören Kolschitzky, açtığı kafe ile Viyanalıları kahveyle tanıştırdı. Kolschitzky kafesinde kahveleri sürekli Osmanmlı kıyafeti giyerek servis edilirdi.
Osmanlı tahtında "Avcı" lakabıyla bilinen Dördüncü Mehmed Han'ın olduğu yıllardı. Atalarından muhteşem bir devlet emanet alan sultanın idari işlerini ise Köprülü Fazıl Ahmed Paşa yürütüyordu. Devletin içte ve dışta uğraştığı ciddi problemler olsa da dünya siyasetsindeki yeri vazgeçilmezdi.
O sıralarda Avrupa buhranlar içerisindeydi. Her yerde savaş kol geziyordu. Fransa, Alman tehlikesi karşısında Osmanlıların dostluğunu kazanmaaya çalışıyordu. Fransa Kralı 12. Louis arayı düzeltmek ve eski anlaşmaları yenilemek için elçi göndermek istiyor, ancak teklifleri padişah tarafıdan reddediliyordu. Avrupa savaş arenasında yalnız kalan Louis, Kanuni devrinden beri verilen kapitülasyonların yenilenmesi için uğraşıyordu. işin nihayetinde Dördüncü Mehmed Han, hem anlaşmanın yeilenmesi hem de Louis'in meramını anlamak için Paris'e bir elçi göndermeye karar verdi.,
Müteferrika Süleyman Ağa ve maiyeti, 1669 tarihinde padişah fermanı ile yola çıktı. Her halükarda Türk dostluğunu elde etmek isteyen Fransa ihtişamı bir karşılama töreni hazırladı. Ancak Süleyman Ağa, bu debbebeli merasimde basit kıyafeti ve umursamaz tavrı ile fransızları hayal kırıklığına uğratmıştı.
A la Turca
Süleyman Ağa, elçilik vazifesini yerine getirdikten sonra Paris'te maiyeti ile birlikte bir konağa yerleşir ve Şark usulü döşediği evinde Parisli misafirleri ağırlamaya başlar. Hoşsohbet ve nüktedan bir zat olan Osmanlı sefiri, ziyaretine gelen misafirlere bol bol kahve ikram eder.
Hayatında ilk kez kahve içen Fransızlar kahvenin lezzetine hayran kalır. Artık Süleyman Ağa'nın konağına davet edilmek, Fransızlar için bir büyük bir lütüf olarak görülüyordu... Böylelikle Süleyman Ağa'nın konağı Paris'in mümtaz şahsiyetlerinin uğrak yeri olur... Böylece Fransa'da Türk kahvesi modası başlamış olur.
18. asra gelindiğinde Fransa Kralı 15. Louis'nin yakınlarından Madam Pompadur, Lourve Sarayı'nın bir odasını Türk odası olarak düzenler ve bu odaya "A la Turca" yani "Türk usulü" adını verir. Bu odanın diğer önemli özelliği de saray hanımlarının Türk kadınları giyinmesi, zarafet dili olarak da Türkçenin konuşulması, içecek olarak da Türk kahvesi içilmesidir.