Mu kıtasının ortaya çıkış hikayesi ilk olarak Batı Tibet`te ki gizli bir tapınaktaki kitabelerden çıkıyor. Aslında bu olaydan sonra araştırılmaya başlanıyor. Bu olaydan sonra bu kıtanın benzer hikayeleri ve bulguları toplanmaya başlarken bir çok kıta ve bölgede Mu kıtasını anlatan yazıtlar, kitabeler ve haritalar ortaya ortaya çıkıyor. En önemli bulguların Tayland’daki bir arkeolojik kazı sonrası çıkan taş üzerine çizilmiş Amerika ve doğusunda kalan Mu kıtası haritası diğer bulgular ile bire bir örtüşüyor. Bu süreçten sonra bir çok tarihçi ve araştırmacı Mu kıtasını kabul ediyor ve araştırma listesine ekliyor.
Mu kıtasının varlığı ve nasıl bir kıta olduğu ile ilgili birçok görüş var. Fakat bazı konularda ortak görüşe odaklanılmış. Mu kıtasın da yaşayanlar dünyada ki diğer tüm ırkların atası sayılıyor. Oradan kurtulan bir gurup diğer tüm milletlerin oluşumunu sağlamıştır. Mu kıtası bir felaket sonucu denizin dibine gömülmüş. Bu felaket sonucu tahmini olarak 65 milyon insanın öldüğü söyleniyor. Mu kıtası şuan günümüzde yaşanan teknolojiden daha ileri bir teknolojiye sahipti. Mu kıtasının batışının en büyük nedeni ise büyük bir kargaşa ve felaket olarak biliniyor.
Aslında, Mu kıtasının oluşumuna ve felaketine bakılırsa Nuh peygamberin olayına çok benzediği anlaşılıyor. Nuh’un 3 oğullarından birinin Türk ve Avrupa soyunun atası diğer oğlunun siyahi insanların soyu olduğu diğer soyun ise Yecüc Mecüc soyunun atası olduğu söyleniyor. Nuh’da gemiyi bir sel felaketinden kaçmak için yapıyordu. Aynı felaket senaryosu ile Mu kıtasının batışında karşılaşıyoruz.