Daha on dokuz yaşındayken ilk filmi Home Sick (Hasret, 2007) ile Texas Katliamı’nın (The Texas Chainsaw Massacre 2, 1986) Chop Top’u ve House of 1000 Corpses’ın (Bin Cesedin Evi, 2003) Otis’i Bill Moseley ile çalışma fırsatı bulmuş ve Pop Skull (Pop Kafa, 2007) ile geniş çevrelerin dikkatini çekmiş Adam Wingard, V/H/S (Dehşet Kasedi 1,2, 2012, 2013) serilerindeki bölümleri ile de Türk izleyicinin yakından tanıdığı bir yönetmen. Wingard imzası taşıyan Katliam Gecesi, hem göze hem de zihne mutlu bir aile tablosu çizmeyen bir imaj ile sözde sebepsiz ve motivasyonsuz bir saldırıya maruz kalan filmlere bir yenisini ekliyor. Filmin oyuncu kadrosunda yer alan Şeytanın Evi (The House of The Devil, 2009) filminde bizleri ürkütüp, yine Wingard imzası taşıyan A Horrible Way To Die (Ölmek İçin Korkunç Bir Yol, 2010) ile daha da ürküten AJ Bowen’la, son dönemlerin, bilhassa Şeytanın Evi ile parlayan başarılı yönetmeni Ti West’i bir yan karakter olarak görmek, Şeytanın Evi ile gerilen sinirleri yeniden gündeme getirmek açısından sürpriz bir buluşmaya tekabül ediyor. Hem de bu sefer dışarının saldırısının, içerinin ideal(?) aile tablosunu tanımlayabilmek için uygun bir tehdit olup olmadığını sorgulayarak…
İçeriye dışarıdan motivasyonsuz giren bir saldırıya cezalandırma eylemi adı altında yaklaşarak ve alt metnin toplumsal belleğine kazınmış cinsellik dürtüsünü ve bu eylemin ihmalkarlığını sorgulayarak içeriden dışarıya paye veren bir neden arar korku sineması hep. Dışarının sebepsiz katliamının içeriyi hiç de masum göstermeyen bir haklılık payı çıkarması korku filmlerinde hep bir zıtlık ilkesi içinde işler ve mutlak bir paradigmadan bakma zorunluluğu getirir; nasıl ki taşra konulu korku filmlerinde modern şehirli/taşralı ayrımı yapılarak bir tarafın diğerinin yaşam şeklini ve ritüellerini değiştirmesine karşı bir savunma mekanizması işliyorsa, sebepsiz saldırıda da bir iç/dış ayrımıyla içte kalanın suçunun ve ihmalkarlığının dışarıya karşı kullanıldığını okur izleyici. Ama dışarısı içeriden tamamen bağımsızsa ve dışarının motivasyonu sadece alt metinsel olarak bir cezalandırma adı altında devreye giriyorsa…
Bütün bunlar içte ve dışta olanın da belirli bir tanımlamaya maruz bırakılmasıyla kendine saldırıda ve savunmada haklılık payı çıkarmasını sağlar; bir aileyle mesela… İçini nasıl doldurduğumuz yahut dolduramadığımız ise Katliam Gecesi gibi bir filmin okumasında haklılık payından; hatta motivasyondan da öte, bu kavramların ve toplulukların ne derece boş kaldığını ve hangi dış etkenler tarafından doldurulduğunu sorguluyor. Ve Katliam Gecesi bunun için ideal aile tanımlamasıyla yol almamayı tercih ediyor çünkü üzeri bir örtüyle örtülmüşçesine sadece kalıpsal bir ideal görmek, dış etkene “iç”e saldırabileceği husunda haklılık payı verilebilmeyi zorlayacaktır ve sadece ideal görünen kalıplar(!!!) doldurulabilirliğe müsade eder. Katliam Gecesi’nde ise her bir kargaşa, kıskançlık, kin ve haset, artık doldurulmak istenmeyen, örtünün çoktan kaldırıldığı ama ailenin orada durup durmadığını bir türlü kestiremediğimiz bir illüzyon oyununa tekabül edecektir.
Yönetmen: Adam Wingard
Senaryo: Simon Barrett
Yapım: 2013, ABD, 74 dakika
Imdb Puanı: 6.6/10
Oyuncular: Sharni Vinson, Joe Swanberg, AJ Bowen, Wendy Glenn, Nicholas Tucci, Ti West