Bugün İstanbul’da satın alacak maymun pek yok, ama 1550’li yıllarda Azapkapı’daki birkaç dükkânda eğitimli maymunlar bulmak mümkündü. Keskin gözlü bu maymunlar geminin direğine çıkar, ileride bir karaltı gördüklerinde bağırıp çağırarak denizcilere haber verir, bu sayede gemidekiler muhtemel bir korsan saldırısına hazır olurlardı. Olaydan sonra “Maymunkeş” lakabıyla anılacak olan Abdülkerim Efendi’nin salaklığına kurban gidecek işte bu maymunlar, İstanbul’da yaşanmış belki de en garip olayın kurbanlarıdır.
Devir, ablak yüzlü, kartal burunlu, küçük ağızlı, mücevhere ve hareme oldukça düşkün olan III. Murad devridir. Sonradan hareme olan düşkünlüğüyle nam salacak olsa da, Akdeniz’deki seyahatinde korsanlar tarafından kaçırılıp saraya satılan Safiye ile evlendiğinde sadık bir âşıktır; haremle, kadınlarla pek alakadar değildir.
Ancak Nurbanu Sultan, gelininden kıskandığı oğlunu geri almakta kararlıdır, ona her gün bir cariye gösterir. Öyle ki esirciler teyakkuza geçer. İki yüz altınlık cariyelerin fiyatı bin altına kadar çıkar. Sultan Murad gösterilen cariyelere başta ilgisiz kalsa da, ablası İsmihan Sultan’ın iki “bakire-i rana”sıyla yakından ilgilenir. İlgilenir ilgilenmesine ama pek bir beceri gösteremez. Nurbanu Sultan durumu öğrenince, oğluna büyü yapıldığını düşünerek hocalara, müneccimlere başvurur. Büyü bulunur, çözülür. Reşat Ekrem Koçu’nun demesiyle, düğümü açılan padişah azgın bir genç boğaya dönüşür ve bu tarihten sonra Osmanlı’nın en çok çocuk yapan padişahı olmak için didinip durur.
Hikâyenin kötü kahramanı, belki de bu büyüyü çözen hocalardan biri olan Abdülkerim Efendi, saraydan aldığı güçle aklına eseni yapan, oldukça pervasız ve sinirli bir tiptir. Aynı zamanda çok iyi bir hatiptir ve insanları peşinden sürükleme konusunda çok beceriklidir. Abdülkerim Efendi, bir gün okuduğu kitapta bir cümleye rastlar. Kitapta anlatılana göre, maymunlar fuhşa alet oluyorlardır. Hemen aklına Azapkapı’daki maymuncu dükkânları gelir. O gece maymunlar ile insanlar hakkında neler düşündü bilinmez ama, sabah yanında onlarca adamla bugünkü Unkapanı Köprüsü’ne doğru yürümeye başlar.
Maymuncu esnafı daha ne olduğunu anlayamadan dükkânları talan edilir. Biçare maymunlar kafesinden çıkartılır ve alet oldukları suçun cezasını çekmeleri için teker teker civardaki ağaçlara asılarak idam edilir. Abdülkerim Efendi ve çevresindekiler rahatlamış, normalde daldan dala hoplayıp zıplamaları gereken maymunları asarak milleti bu ahlaksızlıktan kurtarmışlardır artık.
Bu olaydan sonra Azapkapı’daki maymun dükkanları tekrar açıldı mı, veya o tarihten sonra gemiciler gözcü maymunları nereden satın aldı bilmiyoruz ama, naçizane fikrimizce bu olay İstanbul’daki en garip vakalardandır.