Sevgili Yengeçler,
Siz Ay Hanım’ın kızlarısınız ve bu “Ben hissederim” demektir.
O kadar hassassınız ki, şu satırları yazarken bile sizi kırmamak için iki kez düşünüyoruz. Her şey sizi kırabilir çünkü ve zavallı diğer insanlar kendilerini züccaciye dükkânındaki bir fil gibi hisseder yanınızda. Aslında tam da bu panikleri sebebiyle, istemeden de olsa bir şekilde kırarlar kalbinizi. O yüzden hemen şöyle başlayalım: Çok ama çok tatlısınız. Gerçekten. Binlerce hayalle dolu bir zihniniz, iyi niyetli bir kalbiniz, asil bir ruhunuz var. Kolay kolay kimse için kötü şeyler düşünmezsiniz. Utangaçlığınız herkesin malumu ama birisinin o utangaçlığı aşıp size yönelmesiyle hemen mutlu olabilirsiniz. Romantizm sizin için hava kadar, su kadar elzemdir. Geçmişe değer verir, anılarınızı unutmazsınız. Size iyilik yapmış olan biri sonsuz bağlılığınızı kazanabilir kolayca. İşte bu nedenle sizi gerçekten üzmeyi kimse istemez çünkü bu bir çocuğu üzmeye benzer.
Tıpkı yönetici gezegeniniz ay gibi değişkensiniz. Bazen enerji dolu, çılgınlık derecesinde neşeli, eğlenceliyken, durduk yere içinize kapanıp kötümserleşmeye başlarsınız. Bu dönemde yakınınızdakilerin sizi kolunuzdan tutup girdiğiniz kovuktan çıkarması gerekir. Kendi başınıza yolu bulmak her zaman üstesinden gelebileceğiniz bir şey değildir. Sevdiğiniz insandan sürekli ilgi beklersiniz. Siz bu ilgiyi zaten gösterdiğiniz için onun da aynı şeyi yapmasını talep etmeniz bazen hayal kırıklığına sebep olabilir yazık ki.
Ruhunuz sırlarla doludur. Bu sırların öyle büyük şeyler olması da gerekmez. Küçükken sizi üzmüş bir anı, komşunuzun beş yıl önce sizin ricanız hilafına müziğin sesini kısmamış olması –ve buna içerlemeniz- hatta başarısız bir kurabiye tarifi bile olabilir bu sır. Kimseyle, en yakınınızla bile paylaşmazsınız onları. “Canım ne var bunda bu kadar dert edecek?” demeleri muhtemeldir çünkü ve siz bunu kaldıramazsınız. Fakat diğer yandan başkalarının sırları sizin için sır değildir. Sezgileriniz çok kuvvetlidir. Birinin sizden bir şey sakladığını her daim açık algılarınızla hissedersiniz ve kafaya takarsanız o sırrı kesinlikle bulursunuz.
Sizi bir kez kıran birini kolay bağışlamaz, olayları unutmazsınız. Sekiz yaşınızdayken tabağınıza herkesten daha az patates kızartması koyma gafletinde bulunan anneniz yıllar sonra benzer bir şeyi bir kez daha tekrarlasın bakalım sıkıysa. Dakikasında patlarsınız: “Unutmadım, sen o gün de bana az yemek vermiştin zaten” Kadıncağız psikolojiniz konusunda derin düşüncelere gark olurken siz çoktan ortamı terk etmişsinizdir. Bir kısım yengeçlerin çocukluktan beri tuttuğu –kafalarında değil, bizzat yazılı- kara kaplı defterleri olduğu da malumumuz. İstediğiniz kadar saklayın.
Anne demişken… Bir yengecin en büyük tutkusu annesidir. Hiçbir insan yavrusu bir yengeç bebeği kadar sevimlice, korunma ihtiyacı ve güvenle sokulmaz annesine. Çocukluktan beri annenize geliştirdiğiniz bu büyük sevgi ömür boyu devam eder. Anneniz bir yana dünya bir yanadır. Size ne yapmış olursa olsun onu affetmeye hazırsınızdır. Ama ne yazık ki onu pek de anlamayan, değer vermeyen, önemsemeyen bir anneyle büyüyen yengeçler için bu sevginin nefrete dönüştüğü de vakidir. Bu durum herkesten daha fazla trajiktir yengeçler ve insanlık için.
Hiç kusura bakmayın ama söylemek zorundayız: Hastalıklar konusunda aşırı kuruntulusunuz. Vücudunuzda çıkan bir ben geceler boyu kâbusunuz olur. Mideniz biraz bulansa zehirlendiğinizi düşünürsünüz. Başınız ağrıdığında doktora koşarsınız. Doktor baş ağrınızı bir aspirinle geçirmeye kalkacak olursa kesin bir şey bilmiyordur, başkasına gidersiniz. Sağlık sektöründe çalışanlar size ne kadar dua etse az, koskoca bir sektör sizin sayenizde ayakta duruyor desek yalan olmaz. Ha, sizi hastalıktan sahiden de korumamız gerekiyor zaten. Çünkü ilgi talebiniz bu dönemlerde asla tatmin olmayacak durumdadır. Allah muhafaza bir yeriniz kırılacak olsa mesela, dünyanın tamamının o kırıkla ilgilenmesini beklersiniz. Yeterince ilgi göstermeyen, acınızı paylaşmadığını düşündüğünüz insanlarsa o andan itibaren dostunuz filan değildir artık.
Aslında sevgi dolu, yumuşacık insanlar olmanıza karşın bunu çevrenizdekilere belli edemezsiniz bir türlü. Bu sizi daha da kapalı, içe dönük yapar. Kendinize ait bir iç dünyanız vardır ve o dünyaya adım atmak hiç kolay değildir. Bazı yengeçler ömür boyu şöyle bir oh deyip de kendilerini sere serpe açamaz ve bunun sıkıntısını yaşar. Dileriz siz bunlardan olmayın. İnsanlara her güvendiğinizde kazık yiyecek değilsiniz, öğrenin artık bunu.
Dışarıdan bakanlar yengecin kabuklarını görür. İçindeki yumuşak bölgeyi görebilen insanlarsa dünyanın en bahtiyarlarıdır. Çünkü o zaman siz gerçek yüzünüzü gösterir, alabildiğine cömert, tutkulu, sevgi ve şefkat dolu, neşeli ve anlayışlı olursunuz. Ama o kısma gelene dek karşınızdakini ince eler sık dokur, kılı kırk yarar, irdeler, rendeler, süzgeçten geçirir, eler, eler, elersiniz…
Ve geriye biri kalmışsa… Ömrünüzün sonuna dek başınızın tacıdır. Siz sonsuza dek sadıksınızdır. Ölümüne sever dedikleri insanlar tam da sizlersiniz, bütün benliğinizle seversiniz. Sevdiğinizde yapmayacağınız fedakârlık yoktur. Eşinizi en zor durumlarda bile korur, kollar ve terk etmezsiniz.
O her zaman aradığınız insanı bulduktan sonra kuracağınız aile de, sahiden mutlu bir ailedir. Annelik hasletiniz, gelişmiş sorumluluk duygunuz çocuklarınızı da, eşinizi de kucaklar. Çocuklarınız sizin gibi bir anneyi daima minnetle anımsar. Onlar için yapmayacağınız yoktur. Mutfakta harikalar yaratırsınız. Merhamet ve cömertliğinizle ışık saçarsınız. Şefkat ve sevecenlikte üstünüze yoktur. Üstelik takdir gördükçe şımarmak yerine tam tersine performansınız artar. Siz şımartılmaya bayılır ama asla şımarmazsınız.
Velhasıl sevgili yengeç, iyi ki varsınız. Siz olmasaydınız ay daha az ışık saçardı evlerimize.