Türklerde Tabiat Üstü Varlıklar: Karakoncolos

Türklerde Tabiat Üstü Varlıklar: Karakoncolos

Karakoncolos, Zemheri ayının ilk on iki gününde sokaklarda dolaşır, karşısına çıkan insanlara; "Nerden gelir nereye gidersin? Adın nedir?" diye sorular sorarmış. Eğer verilen cevaplarda "Kara" kelimesi geçmezse, "Karaköy’den gelir Karadağ’a giderim. Adım Kara Ali" gibi, Karakoncolos elindeki kocaman tarakla vurarak karşısındakini öldürürmüş. Karakoncolos’tan korunmak için insanlar zemheri (kışın en soğuk günleri) ayında evlerindeki tarakları ortalıktan kaldırır, saklarlarmış.Karakoncolos - Yaşam Ağacı

25 Aralık ve 6 Ocak tarihleri arasında, yaşadığı yeraltı dünyasından çıkarak insanlara zarar vermeye çalışan Karakoncolos, özellikle Doğu Karadeniz’de yaygın görülen bir inanıştır. Kelimenin aslı Kalikantzarus olup, Yunanca`dan gelmektedir. Yunan mitolojisinde Kalikantzaruslar, Yaşam Ağacı’nın köklerini keserek, ağacı dünya üzerine yıkmaya çalışmaktadırlar. Yaşam Ağacı, kökleri iblislerin yaşadığı yeraltı dünyasında olan, gövdesi ise insanların yaşadığı yeryüzünde, dal ve yaprakları ise tanrıların bulunduğu gökyüzüne ulaşan ve yaşamın kaynağı olan devasa ağaçtır. 6 Ocak tarihinde Kalikantzaruslar yaşadıkları yeraltı dünyasına dönerek, Yaşam Ağacı’nın köklerini kesmeye devam ederler. Fakat bu ağacın kendisini iyileştirebilme gücünden Kalikantzaruslar bir türlü bu ağacı devirmeyi başaramazlar.

Bu, yeraltı dünyasının garip yaratığı, Yunan denizciliği ile birlikte çeşitli kültürlere girmiş ve girdiği kültürle harmanlanmıştır. Doğu Karadeniz’de bu iblisin yeraltından geldiğine inanıldığı gibi denizden veya dağdan fırtınalarla da geldiğine inanılmaktadır.

    

1. Karakoncolos Deniz Cini versiyonu

"Karakoncola şiddetli kuzey rüzgarları estiği zaman büyük kayığında kürek çekerek dere boylarından yukarı çıkar, önüne çıkanı yakar yıkar veya yer; bu yarı insan yarı hayvan azman yaratık kimseyi yemesin ya da zarar vermesin diye halk yörenin yemekleri olan kuymak, huliya, lahana döşemesi gibi yiyecekleri bir tepside kapı dışına bırakır, yaratığın yemesini beklerdi. Yaratığa şöyle bağırılırdı:

-Karakoncola ne istersin? Kuymak mi yoksa buzak mi?

Eğer Karakoncolos yiyecek bir şey bulamazsa evin küçük erkek çocuğunu yermiş…"

Bu anlatıda da görüldüğü üzre, Deniz Cini versiyonunda, Karakoncolosun yeraltından değil denizden geldiğine inanılmaktadır. Hemşin yöresindeki inanışa göre Karakoncolos insanlarla uğraşmadığı zamanlarda deniz kenarında oturup kum tanelerini sayarmış.

2. Karakoncolos Trickster versiyonu

Trabzon’un halen rumca konuşulan Şur köyünden yapılan derleme, bize Karakoncolos’un dağda veya ormanlık alanlarda yaşadığına inanıldığını göstermektedir.

"Sultan Murat dağlarının karşısındaki Matur dağinda bir çoban varidi. Bi gün dağda koyinlarini kayaluklarun içine yaturduktan sonra ateş yakti. İsinmeğe başladi. Geç vakit yari insan yari heyvan tüyli vahşi bir mehluk geldi. Ne yabayisun dedi ona. Oda isiniyurum  dedi. O vehşi mehluk dedi benda isineyim nasi isineyusun. O da aldi eline çirayi yakti kendi üzerine yaklaştırdı. Ha boyle isiniyrum dedi Karakoncilo olan bu mahluk oda aldi cirayi yaktu ustina tuttuğu gibi çatur çatur yanmaya başladı. Oy oy deyup bağırmaya başladı. Uzaklardan bi ses ona bağirdi ola ne oldi sana karakoncilo dedi ki yanayirum yanayirum odeki ses cevap verdi ola kim yakti seni. O da cevap verdi kendi kendume kendi kendume yanayrum"

Söylenenlere göre eğer yemekler açıkta unutulursa Karakoncolos içine tükürür, insanların hasta olmasına neden olurmuş. Geceleri evlerinin yanına gelip insanlara seslenir ve uykusunda dışarı çıkanları alıp götürürmüş. Eğer kaçırılan kişi yolda uyanamazsa soğuktan donar, ölürmüş.

Karakoncoloslar; ayı postu giymiş, elinde bir değneği olan ve belinde çıngırak taşıyan, yüzü siyaha boyanmış bir erkek tarafından canlandırılmaktadır. Yüzlerinin siyaha boyanma nedeni ise Karakoncolosların evlere bacalarından girdiğine inanılmasıdır.