Takip Edilesi Yönetmenler: Rian Johnson

Takil edilersi yönetmenler serisinde bu seferde Rian Johnson yer alıyor... İşte Rian Johnson Filmleri...

1- Asi Gençlik | Brick (2005)

Bir nesil için kültlük mertebesine erişmiş lakin eleştirmenler tarafından film noir öğelerini kullanma konusunda zorlama olduğu ve anlatım dilinin tüm izleyiciye hitap etmediği gibi gerekçelerle az da olsa görmezden gelinmiş bir film. Femme Fatalesi ile, hiç ilgisi yokken bir kadının peşinden dedektifçilik oynamak zorunda kalan esas adamıyla, beton rengi ve bulutlu, boş alanlarda geçen uzun sahnelerle öykündüğü janrın klişe öğelerini taşımakla birlikte başrolde gençlerin olması ve filmin ilginç mizah anlayışıyla kafa karıştırıcı hatta yer yer yorucu olduğunu söylemek mümkün. Buna rağmen çekimleri, planları ve diliyle Rian Johnson’ın gelecek için “yeni bir umut” haline gelmesindeki en önemli işi belki de.

2- Bloom Kardeşler | The Brothers Bloom (2008)

Profesyonel dolandırıcı 2 kardeşten biri artık bu işi yapmak istemediğine karar verip çeteden ayrılmak ister. Kardeşi tarafından son bir iş için ikna edilir ve bu “son iş” e aşık olur, olaylar gelişir… Bu kısa özetle bırakıldığında klişe ötesi gibi görünse de kazın ayağı öyle değil. Açılış sahnesiyle birdenbire zamansız bir masalın ortasına düşmenin şaşkınlığını atlatıp filmin içine girmeyi başardığımızda kardeşlerin, esas kızın, yan karakterlerin ne kadar özenli oluşturulduğunu görmeye başladığımızda anlaşılıyor ikinci bir Brick’le karşı karşıya olmadığımız. Kardeşlerin hikayesi çocukluklarından başlayarak uzun uzun anlatılırken seyirci olarak biz filmin görsel ve anlatımsal diline alışıp keyif almaya başlıyoruz. Karakterler yetişkin olarak karşımıza çıktığında, Adrian Brody’nin Mark Rufallo’nun Rechel Weiss’in sıcaklığıyla film de renklenmeye başlıyor. Biri hafiften Tanrı kompleksli diğeri varoluşsal sorunlarla boğuşan, tüm hayatlarını alengirli dolandırıcılık numaralarıyla geçirmiş 2 kardeş ve son işlerinde kurban olarak seçtikleri agarofobik ve iyiden iyiye çatlak mirasyedi güzel hanım. Rian Johnson’ın senaryosu akıl dolu ve mizahi yönü oldukça kuvvetli bir şekilde ilerlerken kamera açıları, sekansları, ilk izleyişte anlaşılamayacak kadar ince espirileri ve (özellikle) mekan kullanımıyla izlenmesi hiç bir şekilde hayal kırıklığı yaratmayan bir film.

3- Tetikçiler | Looper (2012)

Johnsson’ın has adamı Joseph Gordon-Levitt ile 2. buluşması. 2074 yılında insanlık zaman yolculuğunu bulmuş lakin bunu, artık adam öldürmenin iyice zorlaştığı bir dönemde mafya’nın “temizlenecek” kurbanlarını geçmişe gönderip orada işini bitirmesi için kullandığı tuhaf bir gelecek tasviri çizen bir film. Esas ilgiyi dönemin en aranılan oyuncularından Gordon-Levitt ile Bruce Willis’in birbirinin geçmiş/gelecek halini oynadığı castıyla çekmiş olsa da başta Emily Blunt’ın gerçekçi performansı ve şimdiye dek yapılmış en iyi zaman kayması (ya da şöyle olsaydı ne olurdu, böyle olsaydı ne olurdu bkz: Sliding Doors) sahnesi için bile izlenebilecek bir film. Looper, Johnsson’ın şimdiye kadarki en “aksayan” filmi olsa da bilim-kurgu öğeleri içermesi ve yıldız oyuncu/büyük bütçe desteğiyle en göz önünde olduğu iş.

3 Bölüm Breaking Bad

Tüm bu filmler sinemaseverlerin içinde kıpırdanmalara neden olsa da esas heyecan efsane dizi Breaking Bad sayesinde başlıyor. Looper’dan sonra Breaking Bad’in 3 bölümünde yönetmen koltuğunda görüyoruz kendisini ki bu bölümler; Fly, Fifty-one ve Ozymandias, yani Breaking Bad’i zirveye taşıyan bölümler.

 Gelelim zurnanın zırt dediği yere. George Lucas’ın Star Wars evrenine satışı koymasının ardından direksyona geçen JarJar Abrams’ın şokunu üzerimizden atamadan Rian Johnsson öncelikle 8. filmin yönetmeni sonrasında da yönetmen ve yazarı olarak açıklandı. Yetti mi? Hayır. Hemen ardından 9. bölüm için yönetmen olarak adı geçmeye başladı… Ve neticede dünyanın en büyük sinema efsanesini bitirecek (hem de 2 bölüm) yönetmen ve yazar olarak işin başına geçti.

Görece olarak kısa bir kariyeri olmasına ve bu kariyerinde belli bir janra ya da tarza bağlı kalmaması Star Wars filmleri için karışık hisler uyandırsa da 3 filmin de Abrams’a emanet edilmemesinin küçücük mutluluğuyla avunuyoruz. Ta ki 2017’de Episode VIII sinemalara düşene ve ak Johnsson kara Johnsson belli olana kadar.