Çocukların Sorduğu Sorulara Nasıl Cevap Verilmeli

Bu yazımızda Çocukların Sorduğu Sorulara Nasıl Cevap Verilmeli konusu hakkında detaylı bilgiler bulabilirsiniz.

Çocukların Sorduğu Sorulara Nasıl Cevap Verilmeli

Çocuklar her gün farklı farklı ortamlarda, onlar için bilinmez, anlaşılmaz nesnelerle ve olaylarla karşılaşırlar. Onları önce gözleri, elleri, kulakları ve daha sonra da kelimelerle anlamaya çalışırlar. Çoğu zaman hayrete düşer, şaşkınlık yaşarlar.  Çocukların bu şaşkınlık ve hayreti, kendini iki farklı biçimde gösterir.

Çocukların Sorduğu Sorulara Nasıl Cevap Verilmeli

Birincisi, emekleme çağındadır. Gözlerini aça aça, sesler çıkararak çevrelerindeki eşyaları, insanları keşfederler. Çevrelerini tanımaya çalışır ve kendilerine bir yol bulmak isterler.

İkincisi ise daha derindir ve ergenliğe kadar uzanır. Gerçek olanı ve görüneni, öyle sorular haline getirirler ki; bu sefer de yetişkinler şaşkınlığa düşerler. “Diğer gezegenlerde yaratıklar var mı? Saatler neden hep ileriye gidiyor? Dünya dönmezse ben ayakta durabilir miyim?” gibi.

Özellikle 3 yaş civarına geldiklerinde anne ve babalarına hemen hemen her konuda soru sormaya başlarlar. Bunların bazıları ebeveynleri oldukça sıkıntıya sokabilir. Özellikle de cinsellik, ölüm ve din gibi soyut kavramlar üzerine konuşmak, çoğu ebeveyn için zordur.

Çocuğun hangi kavramlar hakkında sorular soracağı, çevresinde hangi kavramları duyduğuna ve karşı karşıya kaldığı olaylara göre farklılık gösterir. Yaşanan bir kaybın ardından çocuğun ölümü merak etmesi ve sorgulaması ya da dinsel bir törende duyduğu tanrı kavramını anlamlandırmaya çalışması çok doğaldır.

Gelişim aşamalarına paralel olarak, çocukların ilk sorguladıkları şey cinsiyet farklılıklarıdır.

Gerçekten zorlanacağınız ya da cevap veremeyeceğinizi düşündüğünüz sorularla karşılaştığınızda, bu durumu çocuğunuza anlatabilirsiniz: ‘Her zaman hızlı ve doğru bir yanıt bulmak mümkün değildir. Benim de cevabını bilmediğim şeyler var. İstersen birlikte öğretmenine danışalım’ gibi.

Çocuk için önemli olan ve bizden beklediği, onun sorularını her zaman dinlemeye hazır olduğumuzu ve birlikte yanıt aramak için yanında olduğumuzu bilmesi ve hissetmesidir.

Çocukların Cinsellikle İlgili Soruları

Kız ve erkek çocuklar için 3 yaşından itibaren cinsiyetler arasındaki farklar çok çekicidir ve merak konusudur. Neden cinsel organların farklı olduğunu sorarlar. En yanlış davranış, ailenin çocuğu ayıplaması ve susturması ya da sorularını geçiştirmesidir. Bunun yerine, ailenin sorulara açık ve sade cevaplar vermesi, erkeklerde olduğu ve kızlarda olmadığı anlatılabilir. Bunu bir oyun haline getirip kimlerin kız, kimlerin erkek olduğu sorulabilir. Bu şekilde çocuk, kız ve erkeği sadece cinsel organıyla değil, aynı zamanda görünüşleri itibari ile de değerlendirmeyi öğrenecektir

Ebeveynleri en çok zorlayan sorular, cinsellikle ilgili olanlardır. Burada önemli olan çocuğun kafasının karışacağından daha az, fakat merakını giderebileceği kadar yeterli bilgi vermektir.

Cinselliğin biyolojik temelleri hakkında çocuk küçükken konuşmaya başlamak, ileride cinsel konular hakkında anne ve babanın bu konuyu çocukla rahatça konuşup paylaşmasını sağlar.

İlk sorular genellikle kendi bedeni, annenin bedeni ya da bir kardeşin dünyaya gelişi ile ilgilidir. 2-3 yaşlarında cinsiyet farkıyla ilgili sorular, 3-4 yaşlarında doğumla ilgili sorular başlar. Cinsel ilgiler bazen 7-8 yaşları ile buluğ dönemi arasında diner. Cinsel olgunlaşmayla fizik işaretlerin belirmesi ve genital bezlerin üretime başlamaları ile yeniden canlanır.

Bu konular hakkında konuşmak için öncelikle kendinizi hazır hissetmelisiniz. Ayrıca çocuğunuz da bu konuyla ilgili olmalı; cinsellik hakkında konuştuğunuzda çocuğunuz ilgili görünmezse, bir süre daha beklemelisiniz.

Çocuğunuz 4-5 yaşlarına geldiği halde hala bu konularda soru sormuyorsa, bunun nedeni, ilişki kurmasının engellenmesi, bir şeylerin saklanması olabilir. Böylece çocuk, bu konulara değinilmemesi gerektiğini hisseder. Bunu önlemek için çocuğun soru sormasına imkân tanımalı, gerekli açıklamalarda bulunmalısınız.

İlkokul çağına gelmiş bir çocuğunun cinsellikle ilgili temel bilgileri edinmemiş olması, arkadaşlarından yanlış bilgileri öğrenmesine neden olacaktır.

Çocuğunuzun sorularını cevaplandırırken kendinizi huzursuz hisseder ya da yetersiz cevaplar verdiğinizi düşünürseniz, çocuğunuzun da tanıdığı bir yakınınızdan bu konuda yardım isteyebilirsiniz. Örneğin; yaşı ilerleyen erkek çocuğunun, annesine durmaksızın sorduğu sorulara annesinin vereceği yanlış ya da eksik bilgiler yerine, babanın ya da amcanın çocuğa bu konuda yardımcı olması daha doğru olabilir.

Çocuğun cinsel içerikli sorularının temelinde cinsel duygular değil, onun üremeye yani bebeklerin nasıl dünyaya geldiklerine dair merakları yatar.

Anne-babaların cinsel içerikli sorular karşısında yaşadıkları gerginlik, bu farkı bilmemekten ve çocuğun cinsellik anlayışını yetişkin anlayışıyla karıştırmaktan kaynaklanır.

Çocukların aileleri tarafından sağlıklı bir biçimde bilgilendirilmesi çok önemlidir. Eğer anne ya da baba çocuğu cinsellikle ilgili bir soru nedeniyle azarlarsa; çocuğun suçluluk hissetmesi, cinselliğin ayıp, günah veya pis bir şey olduğunu düşünmesi kaçınılmaz hale gelir. Bu düşüncelerin, çocuğun ileriki cinsel yaşamını olumsuz yönde etkileyebileceği unutulmamalıdır.

Cinsellik ile ilgili eğitim, okul öncesi yaşlardan başlayıp ergenliğin son dönemine kadar devam eden bir süreç olmalıdır. Bebeğinizin doğumundan itibaren onu ne kadar çok kucaklar, öper severseniz; çocuğunuzun vücudu ile o derecede barışık olmasını ve ileri yaşlarda cinselliği doğru olarak algılamasını sağlarsınız.

Genellikle cinsel organlardan bahsederken, anne babalar yanlış bir yöntem izleyerek kadın ve erkek cinsel organlarına bazı isimler takabilirler. Fakat doğrusu, çocuğunuza bunların gerçek adını öğretmek ve gerektiğinde bu isimleri kullanmaktır.

Topluluk içinde uygunsuz sorular sorduğunda, utanç ya da kızgınlık belirtisi göstermek yanlıştır. Ona, bu konuları konuşmak için hangi yerlerin uygun olduğunu anlatmalısınız.

Soruları yanıtlamada temel alınan nokta çocuğun yaşına uygun olacak şekilde cevaplar vermektir. Bir cevap mutlaka verilmelidir ancak yapılacak açıklama gereğinden fazla ya da anlaşılamayacak kadar az olmamalıdır.

Kalabalık bir ortamda çocuğunuz sizi utandıracak sorular sorduğunda nasıl davranabilirsiniz?

Zaman kazanmaya çalışabilirsiniz “Evet, bu iyi bir soru” türünde bir yanıt size düşünme fırsatı yaratır.

Kısmi cevaplandırma Konu ile ilgili aklınıza gelen ilk mantıklı yanıtı verin ama ilk fırsatta bu konu üzerine düşünüp bir dahaki sefere daha açıklayıcı olun.

Erteleme “Bu soru çok özel bir soru ve bunu seninle daha sonra ikimiz baş başa iken konuşmak isterim” diyebilirsiniz.

Direk yanıt verin ve bu işi bitirin Eğer yeterince özgüvenli iseniz ve cinsellikle ilgili açık bir tutumunuz varsa şöyle bir cevap verebilirsiniz: “Bu bir prezervatif. Annenle baban şimdilik başka bir bebek istemedikleri için bunu kullanıyorlar.”

Cinsellikle İlgili En Çok Karşılaşılan Sorular:

Bebekler nereden gelir?

Buna benzer sorular geldiğinde çocuğun bu konuyu neden merak ettiğini anlamak için gerekirse bazı sorular sormak gerekir. Belki sadece hangi hastanede doğduğu gibi çok basit bir şeyi merak ediyor olabilirler. Bazen, “Bebekler annelerinden doğar” gibi bir cevap, merakını gidermeye yeterli olabilir. Çocuğa yaşını dikkate alarak, gereğinden fazla bilgi vermemeye özen göstermelisiniz. Eğer verdiğiniz cevap çocuğunuzu tatmin etmiyorsa, ona daha ayrıntılı olarak, bebeklerin annelerin karnında büyüdüğünü ve annelerde bulunan küçük bir delikten çıktıklarını söyleyebilirsiniz. Bunun üzerine size, “O küçük delikten bebekler nasıl çıkıyor?” diye sorarsa, “Bebeğin çıktığı delik çok esnek bir şeydir ve doğum olacağı zaman bebeğin içinden çıkabileceği kadar büyüyebilir.” şeklinde cevap verebilirsiniz.

Bebek annenin karnına nasıl girer?

Bu soruya da şu şekilde cevap verilebilir: “Kadınların içinde küçücük bir yumurta vardır. Ama bu yumurta yediğimiz yumurta gibi değildir. Babayla anne bebek istediğinde; baba, anneye bir tohum verir ve o tohumla yumurta birleşince bebek olur. Bebek annenin karnında yavaş yavaş büyümeye başlar. Bebekler yeni doğduklarında çok küçük olurlar ve onların çıkabilmeleri için annede küçük bir delik vardır.”

Neden senin pipin yok anne?

Bu soruya şu şekilde cevap verilebilir: “Çünkü ben kadınım. Kadınların pipisi olmaz, erkeklerin pipisi olur.” Farklılıklar anlatılırken, bir cinse ait özelliğin diğer cinste olmayışının eksiklik ya da kusur olmadığının da vurgulanmasında fayda vardır.

Neden annelerin memeleri var da babaların yok?

Bu soruya cevap verirken ise: ‘Erkeklerin göğsü olmaz. Sadece kadınların göğsü olur. Çünkü kızlar büyüyünce ve çocukları olunca anne olurlar. Bebekler doğduğunda annelerin memelerinde süt olur. Bebekler bu sütü içer ve büyür. Anneler, göğüsleriyle bebeklerini beslerler.’ şeklinde cevap verebilirsiniz.

Eğer bebek yapmak istemiyorsanız neden beraber yatıyorsunuz?

Bu soruyu, “Çünkü büyükler birbirlerini çok sevdiklerinde bazen sadece birbirlerini sevmek ya da öpmek yeterli olmaz. O zaman birbirlerine gerçekten çok yakın olmak isterler.” şeklinde cevaplayabilirsiniz.

Ölümle İlgili Sorular

Çocuklar iki yaşına dek ölümün gerçek anlamda farkına varamazlar. Buna karşın, yokluk ve ayrılık onları üzer.

İki ila üç yaşları arasında çocuk oynadığı oyunlarda ölüm hakkında konuşmaya başlar. Ölüm onun için daha çok, hareketsizlikle eş anlamlıdır. Çocuklar ölümü uzun bir uyku olarak algılarlar ve ölenlerin tekrar uyanacağını ve hayata devam edeceğini düşünürler. Bu, oyunlarında da çok net gözlenebilen bir özelliktir; oyun içinde bir kahramanın öldüğünü söyledikten birkaç dakika sonra onu yeniden oyuna dahil ederek devam ederler.

Üç yaşından başlayarak çocuk günlük hayat aracılığıyla (yolda ezilmiş bir güvercin, kuru bir yaprak) ölümü deneyimlemeye başlar.

Dört ya da beş yaşından sonra çocuk ölümün geri dönüşü olmadığını kavrar. Çizdiği resimlerde de bu temanın izleri büyük ölçüde görülür (hayaletler, mezarlar, canavarlar vs).

Beş yaşından sonra ise çocuk çok daha fazlasını bilmek ister. Öldükten sonra nereye gideceğini, kendi kendine mi öleceğini sorar. Bu sözcük onda artık çok daha korku dolu hisler uyandırmaktadır.

Bu tip sorulara yanıt verirken çocuğunuzun yaşını mutlaka göz önünde bulundurun. En önemli şeylerden biri de, boş hayaller ya da yalanlar barındıran ifadeler kullanmamaktır. ‘Ölüm’ sözcüğünü gerçekleştiği anda ağza almak, basit ve gerçeği yansıtan sözcüklerle ifade etmek gerekir. Soru kendinize gelince, ona hala önünüzde uzun yıllar olduğunu, artık aranızda olmayanların anılarda yaşadığını söyleyebilirsiniz.

Bir kayıp ve ölüm karşısında çocuk, cevapsız sorularla ve belirsizliklerle karşı karşıya bırakılmamalıdır. Ölümün ardından gelen yas sürecinde çocuk; ölen kişiye, kendine ve geride kalanlara karşı kızgınlık, öfke, saldırganlık ya da suçluluk duygularını yönlendirebilir. Terkedilmişlik, yalnızlık ve buna bağlı korku ve kaygı hisleri yoğunlaşabilir; çocuk diğer yakınlarını ve sevdiklerini de kaybetme korkusu yaşamaya başlayabilir.

Bu zor ve karmaşık duygular, bir süre belirgin uyum bozukluklarına ve davranış problemlerine neden olabilir. Ölümün ardından evdeki matem ortamı uzun süre sürdürülmemeli ve yaşanan kayıp nedeniyle çocuğa karşı aşırı koruyucu bir yaklaşım benimsenmemelidir. Günlük rutin hayat ve eski ilişkiler mümkün olduğunca aynı çizgide korunmalı; aile içindeki destek sistemleri harekete geçirilerek çocuğun boş ya da yalnız geçireceği zamanlar değerlendirilmeye ve paylaşılmaya çalışılmalıdır.

Konuyu kapamak ya da ölen kişi hakkında konuşmaktan kaçınmak yerine; çocuk duygu ve düşüncelerini ifade etme konusunda cesaretlendirilmeli ve desteklenmelidir. Ölen kişiyle yaşanan olumlu anılar ve özellikler vurgulamaya çalışılmalıdır.

Çocuğu cenazeye götürmek, yaşına bağlı olarak değişebilecek bir karardır. 5-6 yaşlarından önce çocuklar için ölüm ve cenaze kavramları net olamayacağı için, cenazeye katılmaları çok anlamlı değildir. 6-7 yaşından itibaren, ölüm kavramının biraz daha netleşmesi ve anlam bulması ile birlikte çocuklar cenazeye götürülebilir. Ancak buradaki en önemli olan nokta; çocuklara, olacakları net bir biçimde önceden anlatmaktır. Adım adım neyle karşılaşacaklarını anlatmakla ve yaşayacakları şeylere hazırlamakla, çocukların olası yorumlarına belli sınırlar getirilmiş olur.

Anne babalar bu konuda zorlandıklarında zaman, profesyonel bir yardıma başvurabilirler.

Tanrı ve Dinle İlgili Sorular

Çocuklar genellikle 4 yaşından itibaren tanrı hakkında fikir yürütmeye başlar.

4-7 yaşlar arasındaki çocukların tanrı imgelemi, kendi gelişim aşamalarına ve zihinsel kapasitelerine uygun olarak somutlaştırma ve insanlaştırma şeklindedir; yani tanrıyı, “gökyüzünde oturan yaşlı ve sakallı bir dede” olarak hayallerinde canlandırırlar.

7-10 yaş arasındaki çocuklar ise, tanrının hala “gökte oturduğunu” düşünmekle birlikte, yavaş yavaş ona insanüstü bazı özellikler ve bir yücelik de atfetmeye başlarlar.

10-12 yaşlarından sonra da çocuklar, gelişim süreçlerine paralel olarak, daha soyut ve kompleks bir yaklaşım kazanırlar ve tanrıyı her an her yerde var olan soyut bir kavram olarak algılarlar.

Tanrı inancını veya dinsel kavramları çocuğa aktarmak ya da aktarmamak anne ve babanın özel ve subjektif tercihine bağlıdır. Eğer çocuğa tanrı kavramını öğretmek tercih edilirse; tanrıyı; kızan, yargılayan veya cezalandıran bir varlık olarak değil; koruyan, destekleyen, hoş gören, seven ve ödüllendiren bir varlık olarak aktarabilmek önemlidir.

Tanrının ceza verici ve korkutucu olduğunu telkin etmek, “Annesinin sözünü dinlemeyeni Allah taş yapar!”, “Yemeğini yemeyeni cehennemde yakar!” gibi ifadeler kullanmak, çocukta sürekli kendini suçlayan ve aşağılayan bir ruh haline neden olabilir.

Olumlu bir çerçevede tanımlanmış tanrı kavramı ya da dinsel inanç; çocuğa güven, güç ve destek verebilecek nitelikte olabilir; aynı zamanda da ahlak, erdem, sevgi ve saygı gibi belirli sosyal değer ve normları kazanmasında yardımcı olur.

Komik Soru ve Cevaplar

Çocuklar sadece ‘ciddi’ sorular sormazlar. Eşe dosta anlatırken gülmekten kırılacağınız birçok soru ve cevapları da olacaktır. Fakat unutmayın, yine de sizi terleteceklerdir!

-Anne bu ne?

-Buzdolabı yavrum.

-Neden?

-Anne balıklar su içer mi?

- Enişte bu ne?

- Çakmak

(1 dakika sonra)

- Enişte bu ne?

- Çakmak

…….

- Enişte bu ne?

- Çakmak oğlum

…….

- Enişte bu ne?

- Gazoz kapağı

- Olur mu o çakmak!

- Anne, balıklar terler mi?

- Anne ben kurt olsam, ablam da ormanda kuzu olsa, o zaman benden korkar mı?

- Oğlum çık yukarı babaannenden biraz yenibahar iste.

(4 yaş civarındaki çocuk merdivenlerin yarısından döner)

- Anne yenibahar yoksa eski bahar isteyeyim mi?

(Anne gülümser)

- Oğlum eski bahar diye bir şey yok, sadece yenibahar vardır.

- Niye ama anne, yenibahar varsa eski bahar da vardır, hem olmasaydı niye yenibahar desinler ki?

- Öyle demişler işte oğlum, o bir baharat.

- Nasıl yani? Şimdi gerçekten eski bahar yok mu? Niye yok?

(Anne delirme noktasına varmak üzereyken)

- Murattt! Çık yukarı babaannenden yenibahar al da gel! Ciyakkkk!

- Anne pirincin üzerinde neden çizgi var?

- Kedi maması yesem kedi olur muyum anne?

- Olmazsın kızım.

- Peki, kedi benim yemeğimi yerse insan olur mu anne?

- Anne, devlet ne zaman bana da imza verecek? Ne zaman benim de imzam olacak?

- Baba, yeni aldığın ayakkabılarım ne renk?

- Kahverengi yavrum.

- Peki baba, kahve ne renk?

- …?!

- Bunu kırayım mı?

- Hayır.

- Bunu kırayım mı?

- Hayır.

- Bunu kırıyım mı?

- Hayır.

…….

- Bunu kırayım mı?

- Ay kır peki, kır!!!

- Neden?

- Teyze bu ne?

- Uçak oğlum.

- O uçak değil bir kere, helikopter!

(Hamile bir kadına)

- Sen çocuğunu niye yedin?

- Anne, ben babamı mı daha çok seviyorum seni mi?

- Anneee, bu kedinin kuyruğu niye uzamıyor?

- Ne?!

- Çekiyorum ama niye uzamıyor?

- Baba?

- Efendim kızım?

- Akşam olunca biz uyuyoruz ya…

- Eee?

- Sabah kalkacağımızı nerden biliyoruz?

- !!?

- Anne ne zaman olacak bu yemek?

- Ha deyince olmuyor kızım.

- O zaman ne deyince oluyor?

- Baba, atlar uyurken neden devrilmez?

- Baba, yıldırım düşse sen tutar mısın?

- Anne, su neden şeffaf?

(Kola reklamı üzerine)

- Anne niye sıfır şeker diyorlar?

- İçinde şeker olmadığından.

- Niye şeker yok içinde?

- Anne gezmeye gidelim mi?

- Gidelim.

- Ama arabayı ben kullanacağım!!! (3,5 yaşında)

- Anne, uzaylılara taş atılır mı?!